Şuhut Anayurt Gazetesi

Abdullah Umurhan : Kürsü

Abdullah Umurhan : Kürsü
259 views
22 Mayıs 2024 - 18:22

Eski Türkiye’de Şişhane’de
“Sarı Madam” adında bir kahve varmış. İnsanlar oraya gelir, oyun oynar, Aileler de çay içer, simit yer, sohbet edermiş.
Çok güzel bir Haliç manzarası varmış, Şişhane’den Hasköy’e dönen köşedeymiş.
Eskiden kahvenin anlamı, sadece oyun oynanan yer olmaktan çok uzaktı, tam anlamıyla sosyal bir ortammış.
Bir gün oranın müdavimlerinden Şapat diye bir bey gelmiş, arkadaşı ile başlamış sohbete. Orta halli bir ekonomisi vardı ama sıkıntılı olduğu her halinden belliymiş. Arkadaşıda bu durumu fark etmiş olacak ki, “Hayrola Şapat, bir derdin mi var?” diye sormuş.
“Sormayın…”
“Anlat be Şapat.”
“Benim dört tane dairem vardı.
Bankada param vardı.
Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevher de vardı.
İki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve
‘Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,’ dedim. Demiş.
Yapmış da…
Her şeyimi onlara vermiş.
İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk.
Baştan her şey yolunda gitti.
Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi.
İkisi de kendi düzenleri bozulduğu için beni evinde istemiyor. Anlayacağın, beni kapının önüne koyacaklar.”
İshak Efendi diye bir adam,
“Bu mudur senin bütün derdin?” demiş;
“Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim.”
Bu iki arkadaş, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden bir anahtar çıkarmış ve Şapat’a vermiş.
Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde “OB” harfleriyle bir de numara varmış.
“OB”, Osmanlı Bankası’nın kısaltmasıydı.
Bankanın itibarı da çok büyüktü.
“Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın.
Dikkat et de nereye attığını unutma. Sonra ‘anahtarım kayboldu’ diye ortalığı ayağa kaldıracak, sonra da bulacaksın.
Kızın sana
‘Bu ne anahtarı?’ diye sorduğunda,
‘Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı…
Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun?
Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor.
Kimin evinde ölürsem, anahtar ve kalan servetim onun olacak.
Kafamdaki plan bu !..’
diyeceksin.”
Şapat Bey, İshak Efendi’nin bütün dediklerini yapmış ve sonradan küçük kızının evinde krallar gibi yaşayıp ölmüş.
Öldükten sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya gitmiş.
Banka da onlara,
“Ne böyle bir kasa numaramız var, ne de buböyle bir anahtarımız,” demiş.
Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından :
“Sizi ancak böyle adam edebilirdim !..”
Kısacası kıssadan hisse çıkarmı bilinmez ama bu iktidarı bu ekonomik kriz de israftan ve şatafattan vaz geçilemezse halkın hali Şabat’tan daha zor. Ev sahipleri kiracıları kapıya koyacak, bankalar icra yolu ile kapıya koyacak, bozulan aile düzenleri yıkılan aile eşler bir birlerini kapıya koyacak, anne babalar evlatlarını, evlatlar anne babalarını kapıya koyacak.
Allah bu milletin sonunu hayır etsin. Bu gidiş gidiş değil. İktidar aklını başına almalı, dar ve sabit gelirliye, köylüye, fakir, fukaraya kestiği faturayı kendine, yandaşına, mütahitine, geliri yüksek olana kesmeli.
Yoksa eninde sonunda Rahmetli 10. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dediği gibi “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur. Kanıtı 31 Mart mahalli idareler seçimleridir.
Son söz hükümetlerin bütçesi iyi parası varsa itibarıda vardır.
Bu günlük bu kadar.
Hoşça kalın Dostça kalın.