“Cumhuriyet kuşağı diyebileceğimiz ve yaşı altmışın üzerindeki bizim kuşak, o günkü ve bugünkü Şuhut’u yaşayarak gördük. Belleğimde kaldığı kadarıyla yaşanılan gelişmeyi sizlere anlatmaya çalışacağım :
♦️SOSYAL YAŞAM : Şuhut, tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olduğundan sosyal yaşamı da etkileyen bu yapı (tarım) olmaktadır. İnsanlar kadın, erkek ve çocuk bütün aile, tarlada, harmanda çalışırdı. Bu işlerden arta kalan zamanda erkekler genellikle kahvehanelerde vakit harcarlardı. O günkü bir kaç bin nüfuslu ilçemizde sayıları yirmiyi aşan kahvehanelerin sosyal yaşamda vazgeçilmez bir yeri vardır. Şuhut, bugün katettiği sosyal ve ekonomik gelişmeye karşın kahvehanelerin hala tıklım tıklım dolu olması ve toplumun en enerjik kesimi olan gençlerin yine kahvehanelerde zaman öldürüyor olması üzücüdür.
♦️Kadınlarımız toplumun en cefakar insanlarıdır. Mevsimine göre tarlada, harmanda erkeği ile birlikte çalışır, erkek kahvede zaman öldürürken o ev işleriyle uğraşır, çocukların tüm gereksinimlerini onlar karşılardı. Çoğunluğu okur-yazar olmayan kadınların toplumsal yaşamda söz sahibi olmaları da söz konusu değildi. Halen tarıma dayalı ekonomik yapısını koruyan Şuhut’ta kadın, sosyal yaşamda hala geri planda olmasına karşılık: kızların okutulmaması gibi bir sorun artık yaşanmamaktadır. Ancak lise ve üniversite çağına gelindiğinde erkeklere oranla çok az kız çocuğunun eğitimini sürdürdüğünü görüyoruz.Çocukların durumuna gelince, maalesef bu açıdan da tablo parlak değildir. Daha on beş – yirmi yıl öncesine (1970’li yıllar) değin çocuklar, iki üç yaşına gelince adeta kendi kaderine terkedilirdi. Her yaştan çocuklar sabahtan akşama kadar sokakta her türlü tehlikenin ve pisliğin içinde kendi yaşına uygun çocuklarla ve yine yaşına uygun oyunlar ( saklambaç, met, aşık, çelik – çomak vb) oynarlardı. Pek çok küfürlü ve argo konuşmayı daha o yaşlarda öğrenmiş olurlardı. Şuhut erkeğinin genelde küfürlü konuşma alışkanlığı, sanırım çocuklukta alınan bu kültürün sonucudur.
KÜLTÜREL YAŞAM : O tarihlerde Şuhut’ta lise ve yüksekokul düzeyinde eğitim görmüş insan yoktu. Öğretmen okulunu bitirmiş 4-5 aydın insanla kendini yetiştirmiş bir kaç din adamı ve tesadüfen İlkokulu okuma şansı yakalamış 100-150 okur-yazar insan dışında tüm halkımız maalesef cahildi. Bununla birlikte Şuhut insanı gelenek ve göreneklerine bağlı, dini vecibelerini yerine getiren, tevekkül sahibi, yardımsever ve birbirini seven – sayan bir yapıya sahipti. Adli olaylar hemen hemen yok denecek kadar azdır.
EKONOMİK YAPI : Çarşıda toplam sayısı yüz kadar olan esnaf, kahvehaneler ve demirci, at eyerleri yapanların dışında toplumun yüzde 90’ı fiilen tarım ve hayvancılıkla uğraşırdı. Toprak ve iklim koşulları gereği genelde tahıl ürünleri ekilirdi. Buna 1935-1940’lardan sonra şeker pancarı ve haşhaş da eklenmiştir. Tarım, ilkel yöntemlerle yapıldığından verim genellikle düşük olurdu. Çoğu zaman ürettiği yalnız kendi karnını doyurmaya yettiğinden halkımız çok yoksuldu. Çarşıda pantolonu yamasız erkek görmek pek mümkün değildi ve bakkallar sigarayı paketle değil tek tek satarlardı.
KENT VE ULAŞIM : O tarihlerde altı mahalleden ibaret olan Şuhut’ta bir kaç varlıklı aileye ait iki katlı ve kiremit damlı bina ve dükkan dışında: bütün evler kerpiç ve taştan yapılma, toprak damlı, tek katlı sağlıksız binalardı. Sokaklar : düzensiz, dar ve toprak olduğundan her yağıştan sonra mezbeleliğe dönüşürdü. Bu pislik, başta sıtma olmak üzere birçok hastalığın da kaynağını oluşturuyordu.
♦️İlçenin, yalnız Afyon il merkeziyle bağlantısını bağlantısını sağlayan bir şose yolu vardı. Bu da teknik özellikleri taşımadığından karlı ve yağışlı havalarda ulaşım tümüyle aksardı. Zorunlu durumlarda yürüyerek gidilip gelinen Afyon yolculuğu, olağanüstü işlerden sayılırdı. İlçenin köyleriyle bağlantısı ise küçük toprak yollarla ya da patikalarla sağlanırdı.
DÜNDEN BUGÜNE : Şuhut’un her yönüyle olumsuz bir yazgı içinde olmasının bence iki nedeni vardır. Birincisi : ilçemize gerek Selçuklular gerekse Osmanlılar döneminde gerekli ilginin gösterilmemiş ve yardım yapılmamış olması. İkincisi ise 1908’den. başlayıp 1922’ye değin aralıksız 14 yıl süren, sırasıyla Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında halkın varını yoğunu devlete vermiş olması, her aileden bir ya da bir kaç şehit verilmiş olması, askerden sağ dönenlerin de 5-10 yıl gibi uzun süren askerlik dönemi nedeniyle üretimden uzak kalmasıdır.
Cumhuriyet yönetiminin ürünü olarak 1930’larda Afyon’da lise ve sanat okullarının açılması: ilçemizde de okumaya karşı bir canlanma yaratmıştır. Başlangıçta Şuhut’tan 45 – 50 öğrenci eğitim için Afyon’a gitmişse de ekonomik engeller nedeniyle büyük bir bölümü geri dönmek zorunda kalmıştır. Bir kaç öğrenci ise büyük bir direnç ve azim göstererek üniversiteye girme ve bitirme başarısı göstermiştir.
♦️Zamanla okumaya karşı duyulan aşırı istek sonucu gerek ilçe merkezimizde, gerekse Afyon’da bir çok ortaokul, lise ve meslek okulları açılmış ve bunun sonucu da pek çok Şuhutlu genç eğitim görmüş, üniversiteler bitirmiş ve ülkemizin her tarafında, her kademe ve mevkiinde saygın yerler edinmişlerdir.
♦️Kuşkusuz, gerek Şuhut’ta yaşasın, gerekse Şuhut dışında yaşasın: aydınlarımız giderek Şuhut’un sosyal yaşamına, ekonomisine, kültürüne ve yönetimine damga vurmuş ve ilçemizin yüzyıllardır süregelen kara yazgısını değiştirmeye başlamıştır.
♦️Sonuç olarak Şuhut, gerikalmışlığın ve çağdışı yaşamın kabuğunu çatlatmış, gelişme ve kalkınma sürecine girmiştir. Bugün Şuhut’un sahip olduğu kültürel ve ekonomik birikimin iyi değerlendirilmesi durumunda ülke yönetiminde ve ekonomisinde dahi söz sahibi olacağına inanıyorum. Bunun için de çok çalışmak, çok okumak ve çok öğrenmek zorundayız.”
(Dünden Bugüne Şuhut, Ahmet Çınar, Şuhut Ekin Dergisi, sayı:3, Kasım – Aralık 1994, sayfa :16 )
Şuhut’un yetiştirdiği değerli hukukçulardan Ahmet Çınar, bu yazıyı kaleme aldığında 75 yaşındaydı ve çocukluk – gençlik yıllarındaki Şuhut’u anlatıyordu. 1919 yılında Şuhut’ta dünyaya gelen Ahmet Çınar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra ülkemizin çeşitli yerlerinde savcılık ve hakimlik yaptı. 1966 yılında Eskişehir Noteri olan Çınar, 1984 yılında İstanbul 3. Noterliğinden emekli oldu. Şuhut Kültür ve Dayanışma Derneği’nin kurucu üyelerinden olan Ahmet Çınar, yaşamı boyunca hukukun egemen olduğu, gelişmiş, tam bağımsız ve çağdaş bir Türkiye oluşması için mücadele etti.
1961 yılında Eskişehir’de hakimlik yaptığı sırada Fahrettin Tanju ile birlikte kaleme aldığı “Tatbikatlı İzahlı Yürürlükteki Seçim Kanunları ve Yüksek Seçim Kararları” adlı 192 sayfalık kitap, Yüksek Seçim Kurulu tarafından dikkate alınarak 1961 genel seçimlerinde kimi düzenlemeler yapılmasını sağlayacak kadar etkili oldu ve ses getirdi.Ahmet Çınar 2008 yılında vefat etti.