“Herşeyimiz tamam da tek eksiğimiz KENT MÜZESİ mi kaldı?” dediğinizi duyar gibiyim. Boğuşmakta olduğumuz ekonomik ve sosyal sorunların yanısıra peşpeşe yaşadığımız felaketler yüreğimizi dağlamaya devam ederken “Şuhut Kent Müzesi”nden” bahsetmek biraz garip hatta absürd kaçabilir
Fakat hayatın devam ettiğini, her doğan günün yeni bir başlangıç olduğunu unutmayalım. Her daim acı ve keder içinde yaşamak, herşeyin bittiğini düşünmek ve ümitsizliğe kapılmak, insanı da toplumu da içten içe çürütür. Türk Milleti olarak bugünlerin biteceğine ve bizleri güzel bir geleceğin beklediğine inanıyoruz.
Yunus Emre’nin dediği gibi : ” Her dem yeniden doğarız /Bizden kim usanası”
Şuhut Belediye Başkanı Recep Bozkurt, 2019 seçimini kazandıktan sonra “ustalık dönemi” olarak kabul ettiği bu devrede daha çok sosyal ve kültürel projelere ağırlık vereceğini açıklamıştı.Altyapı sorunları çözülmüş, kamu binaları yenilenmiş ve “kasabadan” şehire dönüşmüş Şuhut’un bundan sonra ihtiyaç duyduğu şey,: tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkılmasıydı.
Seydi Köyü Türbesi’nin restorasyonu, Muharrem Bayar hocamızın kaleme aldığı “ŞUHUT” kitabının yayınlanması, Şuhutlu Şehit ve Gaziler Hatıra Merkezi ile Şuhut Keşkek Evi gibi görkemli yerlerin hizmete girmesi, bu dönemin güzel ve dolu dolu geçeceğinin habercisiydi.
Ancak 2020 yılı Mart ayından itibaren bütün dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci ve ardından yaşanan ekonomik kriz, kimi projeleri geciktirdi veya askıya aldı.
Recep başkanın bu dönem üzerinde
Naçizane görüşüm. Recep başkanın bu dönem üzerinde durması gereken en önemli proje, ŞUHUT KENT MÜZESİ olmalıdır. Büyük kentlerden küçük Anadolu kasabalarına kadar bir çok yerde karşımıza çıkan Kent Müzeleri, bir yerleşim merkezinin antik ve yakın geçmişini, siyasi tarihini, kültürünü tanıtmayı amaçlayan müze türüdür.
İlçemizin tarihi ve kültürel değerlerini koruyarak toplumsal hafızamızı canlı tutacak, ortak hatıralar ve ortak bir kimlik altında buluşturacak kent müzesine ihtiyacımız vardır. Bu müzede Şuhut’un geçmişi, sosyal ve ekonomik gelişmesi, gelenek ve görenekleri, edebiyatı, folkloru,dini yaşayışı, her türlü kültürel birikimi, yetiştirdiği başarılı insanlar, yörenin yaşadığı önemli olaylar yani “bize ait herşey” anlatılmalıdır. Modern hayat ve tüketim çılgınlığı, geçmişe ait ne varsa yok etmekte, insanları sadece an’ı yaşayan, köksüz, kökensiz, geçmişini bilmeyen bir hale getirmeye çalışmaktadır. Müzeler, bu istilaya direnen kalelerdir.”Keşke Şuhut Keşkek Evi’nin olduğu yerde daha büyük bir bina yaparak kent mizesini orada açsaydık” , diye hayıflanıyorum.Yakın tarihte sahiplerinden satın alınarak mülkiyeti devlete geçen Hacı Nebi oğlu Konağı, Şuhut Kent Müzesi için uygun bir mekan olabilir. Hacı Nebi oğlu Konağının bitişiğindeki binalar satın alınarak müze sahası biraz daha genişletilebilir.Şuhut Kent Müzesi”nde antik döneme ait tarihi eserler, para ve sikkeler sergilenebilir. Hisar tepesinin eteklerindeki Roma Bizans döneminden kalma mermer sütunlar, lahit parçaları da bu mekana çekilerek koruma altına alınabilir.Müzede Şuhutluların kullandıkları ev eşyaları, giysiler ve el aletleri sergilenmelidir. Asırlardır tarım ve hayvancılıkla geçinen bir yöre olduğumuz için müzede bunlara ilişkin alet ve edevat bulundurulmalıdır.Müzede yer verilmesi gereken şeylerin başında “el sanatları” gelmektedir. Demircikik, kalaycılık, nalbantlık, semercilik, kunduracılık, kasaplık, berberlik, haşhaş ve ayçiçek yağcılığı gibi mesleklere ilişkin köşeler yer almalıdır.Mekan sorunu halledildikren sonra Şuhut Belediyesi bir kampanya başlatarak hemşehrilerimizden evlerindeki eski eşyaları, makinaları, mutfak aletlerini, giysi, halı, kilim seccade vs. materyalleri toplayarak müzede sergilemelidir. Bağışçıların isimleri, materyalin yanına konulmalı, böylece “Şuhutlu” kimliğine katkısından dolayı kendilerine teşekkür edilmelidir.
Ülkemizde “kent müzesi” sayısı hızla artıyor. Şuhut, kent müzesine kavuşursa ilçemize gelen ziyaretçi sayısının daha da artacağı kesindir. Bu hayırlı girişime bütün Şuhutluların destek vereceğine inanıyoruz.