Teröristbaşı Apo’nun talimatıyla ilk olarak 15 Ağustos 1984 tarihinde Eruh ve Şemdinli’ye saldıran PKK, tam 40 yıldır Türkiye’yi bölmeye ve kaosa sürüklemeye çalışıyor. Ülkemizin varlığını ve birliğini hedef alan PKK terörü, bugüne kadar karşılaştığımız en büyük iç isyandır. Emperyalist güçlerin sürekli destek verdiği ve himaye ettiği bu terörist faaliyet, binlerce güvenlik görevlimizin şehit olmasına ya da yaralanmasına neden oldu.
Bugün Türkiye’nin hangi köyüne giderseniz gidin, o köyde mutlaka Güneydoğu’da şehit düşmüş bir Mehmetçiğin mezarı ile karşılaşırsınız. Artık İl ve ilçelerde kabristanlığın dışında şehitlikler bulunuyor. Sanıyorum PKK terörü nedeniyle verdiğimiz şehit sayısı, Kurtuluş Savaşı’ndaki şehit sayımızdan az değildir.
Bir çok Şuhutlu askerimiz ve polisimiz Güneydoğu’da şehit oldular. Gerek ilçemizde, gerekse köylerimizde bir çok okula, caddeye ve sokağa Şehitlerimizin adı verilerek aziz hatıraları yaşatılıyor. Şuhut’a yeni atanan Kaymakamlar, ilk ziyaretlerini şehit ailelerine yapıyor. Bu manzaralar bana Birinci Dünya Savaşını, Çanakkale’yi, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı hatırlatıyor.
Bir gün içinde verilen 12 şehit, doğal olarak Türkiye’de gündemin ilk sırasına yerleşirken, olayın siyasete malzeme edildiği de gözlerden kaçmadı.
Özellikle CHP’nin TBMM’nde hazırlanan ortak metne imza atmaması yadırgandı. Cumhuriyet Halk Partisi’ne yakışan, “efendim iktidar önce bunun hesabını versin, biz iktidarın yanlışına niye ortak olalım, imza filan atmayız” demek yerine, PKK’yı ve onu destekleyen emperyalist güçleri hedef alan ağır bir mesaj yayınlamasıydı Böyle ortamlarda siyaset bir kenara itilir, kavga bırakılır ve ortak hareket edilir.
Yeni genel başkan Özgür Özel, ilk liderlik sınavında çuvalladı. Zaten Hadep’i (DEM Parti) ziyareti başlı başına bir fiyaskoydu.
Gördüğünüz gibi Akparti ve MHP, Özgür Özel’in iki yanlış hamlesini “siyaseten” tepe tepe kullanıyor. Hoş, Akparti’nin HADEP’le (DEM Parti) ile el altından görüşmeler yaptığını, “kayyum” uygulamasına son verilirse, Hadep’in 81 ilde kendi adayları ile seçime gireceğini sağır sultan bile duydu.
Daha gerilere gidersek, PKK ile Oslo’da gizli kapaklı başlayan ve ÇÖZÜM SÜRECİ ile gözler önüne serilen “ihanet dönemi” kimin eseridir? O dönem Akparti’ye “vatana ihanet” suçlaması yapan MHP, bugün aynı parti ile birlikte Cumhur İttifakı’nın ortağı değil midir?
Bu çarpıklığı, riyakarlığı ve samimiyetsizliği görünce aklıma Hz. İsa’nın “ilk taşı günahsız olanınız atsın” kıssası geliyor. Dolayısıyla Özgür Özel’in en kısa zamanda yanlışlardan geri dönerek, CHP’yi Mustafa Kemal Atatürk gibi, Kuva-yı Milliye ruhuyla yönetmesini diliyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, konjonktürel bir parti değildir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran partinin adıdır. CHP’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, gelmiş geçmiş en büyük Türk Milliyetçisidir. Mustafa Kemal 57 yıllık hayatını ; vatanımıza, bayrağımıza ve mukaddesatımıza kasteden dahili ve harici düşmanlarla savaşarak geçirmiştir. Osmanlı Ordusu subayı olarak Trablusgarb, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında, TBMM Ordusu Başkomutanı olarak ise Kurtuluş Savaşı’nda işgalci düşman kuvvetlerine karşı mücadele vererek, Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biri olmuştur. CHP Genel Başkanı koltuğuna oturan kişinin örnek alacağı tek lider, Gazi Mustafa Kemal’dir.
Mustafa Kemal Atatürk hayatının hiç bir döneminde bölücü, ayrılıkçı, eyaletçi, federasyoncu güçlerle işbirliği yapmadığı gibi, böyle niyeti olanları en ağır şekilde cezalandırmış, üniter yapıdan, Milli Devlet (ulus devlet) fikrinden asla taviz vermemiştir.
CHP yöneticilerine tavsiyem, iktidara olan kızgınlığınız sizi yanlış yere sürüklemesin. “Düşmanımın düşmanı, dostumdur” dediğiniz anda, vatan hainleri ile yan yana gelir, aynı dili kullanmaya başlarsınız.
“Kurucu iradeyi” temsil eden CHP, ülkemizin ve devletimizin temel taşı olduğunu unutmadan, Türk Milletinin sesi, vicdanı ve umudu olmaya çalışmalıdır.