Kurtuluş ve kuruluşun coşkulu müjdesini Türk Halkına veren, BüyükTaarruz sürecinde hayati bir rol oynamış olan güzel memleketimizŞuhut’ta, son dönemlerde gözlenilebilen bir tarih bilincinin canlandığını gösteren gelişmeler, eminim, benim gibi bütünŞuhut’lularda heyecan yaratmıştır. Uzun yıllar Frigya ve Bizans sınırları içinde yer alan, sekizinciyüzyıldan itibaren müslümanlarınegemenliğinin hüküm sürdüğü,anadolunun ortasında, 1200 rakımda, 1182 kilometrekarede yerleşik,farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu verimli ve kadim topraklarda doğup, büyüyen her Şuhut’lu; Aile büyüklerinden,dedelerinden, ninelerinden dinledikleri anlatılardan ve tarih kitaplarından okudukları bir iki satıra sıkıştırılmış bilgilerden Şuhut’un Kurtuluş Savaşında nasıl yer aldığını anlamaya çalışmışlar,kafalarında canlandırma çabası içinde olmuşlardır.
İstanbul’da yaşayan Şuhut’lular tarafından kurulan ve bir dönem yayınlanmış olan Şuhut-EKİN dergisini de çıkarmış bulunan Şuhut Kültür ve Dayanışma Derneği’nin desteğiyle basılan, araştırmacı, yazar değerli hemşerimiz Tarık ÖZAŞKIN tarafından, sanki bir akademisyen titizliği gösterilerek yazılmış bulunan “Zafer Yolu/Kurtuluş Savaşında ŞUHUT” kitabı bu konudaki boşluğu doldurmuş, Şuhut’umuzun Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü, doğru bilgilerle tarih severlere ve Şuhut’lularaulaştırmış oldu. Bütün Şuhut’luların başucu kitabı yapmaları gereken bu kitap, Şuhut’luların, savaş öncesinde, bir yıla yakın zamana yayılan hazırlık döneminde ve Kurtuluş Savaşı sürecinde gösterdikleri fedakarlık, yurtseverlik ve kahramanlıkların, hepimizi gururlandıran tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasında rehber olmuştur. Büyük Taarruza katılmış bulunan kahramanlarımızdan, Teğmen Mustafa Hulusi Ersöz’ün (1897 – 1981) tuttuğu günlüklerden oluşan “Bir Kalpaklının Milli Mücadele Günlüğü” adlı eser, Büyük Taarruz öncesi Şuhut ve yakın çevresinde yaşananlara ışık tutmaktadır. İzmir’de öğretmen okulunu yarıda bırakarak, Haziran 1921 de Ordu’ya katılmış olan Mustafa Hulusi, Sakarya Savaşı’ndan sonra Birinci Kolorduda görevlendirilmiş, Afyonkarahisar üzerinden Bayat-Emirdağ-Bolvadin-Çay hattından Şuhut’a ulaşmıştır. Mustafa Hulusi ve arkadaşları Şuhut, Çoru Köyünde Aydınlı Ali Ağa’nın evinde kalırlar, Birinci Ordu’ya bağlı bir çok birlik 1921 yılının Kasım ayından 1922 yılının Temmuz ayına kadar Şuhut ve köylerinde kalarak savaşa hazırlık yapmışlardır. Büyük taarruza kadar bölgeye sürekli yeni birliklerin sevk edilmesiyle asker sayısı çoğalmaktadır. Birliklerin iaşelerinin büyük kısmı Birinci Ordu tarafından karşılansa da savaş yıllarının şartlarında ödenek yetersizliğinden devreye köylüler girmekte, barınma ve beslenme konusunda Türk Ordusuna büyük destek verilmektedir. Fedakar Şuhut’lular, ellerindeki kıt imkanlara rağmen, askerini bağrına basmış, yememiş yedirmiştir. Afyonkarahisar Yunan’lılar tarafından iki defa işgal edilmiştir. ilk işgal kısa sürmüş, 28 Mart-7 Nisan 1921 tarihlerinde olmuştur. 1921 yılının Temmuz ayında ikinci işgal tehlikesi belirince, Afyon’daki Türk Birliklerinin başka taraflara nakledilmeleri gündeme gelmiştir. Asıl sıkıntı, orduya ait silah, cephane ve malzemelerinin Yunan’lıların eline geçmeden güvenli yerlere nasıl kaçırılacağıdır. Komutanlar bir karar alırlar, Şuhut ve köylerinde bulunan bütün at arabaları, kağnılar, at, deve, merkep ve öküzler süratli bir şekilde Afyon’a gönderilir. Afyonkarahisar’daki birliklerimize ait her türlü silah ve malzeme bunlara yüklenerek Akşehir’e nakledilir. Aynı şekilde, Karaadilli bölgesinden gönderilen arabalar ve hayvanlarla da Çay ve Bolvadin’deki askeri malzemede Akşehir’e aktarılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut işgal edilmemiştir, ancak Afyon-Şuhut arasında bulunan Efe Köyü Yunan’lılar tarafından işgal edilmiştir. Afyon’dan kalkan yunan uçakları tarafından Şuhut bombalanmış ve dört kişi şehit olmuştur. Yerimiz izin verdikçe burada paylaşabildiğimiz örnek anlatılarda da görüldüğü gibi Şuhut’lular Kurtuluş Savaşı’nda sahip oldukları tüm imkanlarını seferber ederek, canlarını ortaya koyarak, Şuhut’ta Kuvayi Milliye’yi kurmuşlar, Türk Askerinin yanında milli mücadeleye katılmışlardır. Her yıl 25 Ağustos’larda, ülkenin dört bir tarafından gelen yurtseverlerle birlikte, Türk Askerinin Büyük Taarruzu başlatmak için ulaştıkları Kocatepe’ye yürüyerek çıkarak Zafer Yolu ruhu canlı tutulmakta, şehit ve gazilerimiz rahmetle, saygıyla anılmaktadır. Geçen hafta “Misafir Kalem” köşesinde yazan hemşerimiz Kazım DEMİRER’in “2022 Şuhut’un Yılı Olmalı” başlıklı yazısını okumanızı öneriyor, kendisini kutluyor, görüşlerini destekliyorum. Şuhut’umuzdan yetişen, tarihi araştırmalar yapan, kitaplar yazan, rehberlik yaparakdoğru anlatılarla tarihi mekanları tarih severlerle buluşturan, sosyal medyada bu konuyu gündemde tutan hemşerilerimizi de kutluyor, başarılar diliyorum. Şimdiden yapacağımız hazırlıklarla, Büyük ATATÜRK’ün Şuhut’a gelişini ve Büyük Taarruzun yüzüncü yılını şanına yakışır bir çoşku içinde görkemli bir şekilde anmalı, toplantılarla, panellerle hafızalarda yer tutmasını sağlamalıyız. Gazetede ve değişik platformlarda, Şuhut-ANAYURT gazetesi tarafından gündeme getirilen, Şuhut’umuzun, Kurtuluş Savaşında gösterilen fedakarlık, cesaret ve yararlı hizmetlerinin bir “CESARET MADALYASI” ile taltif edilmesi önerisini onur duyarak destekliyorum. Hepimizin gurur duyduğu başka yörelerimizde de örneklerini gördüğümüz bu değerlendirmenin Şuhut için de hayata geçirilmesi hedefine, bütün Şuhut’lular tarafından desteklenmesi ve çaba gösterilmesiyle ulaşılabileceğine inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, 2022’ye hoş geldin diyor, sağlık ve esenlik içinde, coşku dolu, mutlu bir yıl diliyorum…