Şuhut Anayurt Gazetesi

USTAHASANOĞLU

USTAHASANOĞLU
888 views
10 Ağustos 2022 - 18:06

Büyük Taarruz’un ve Başkomutanlık Zaferi’nin 100.Yıldönümü nedeniyle ülke çapında etkinlikler yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı yer olan ŞUHUT, bundan 100 yıl önce dünyayı hayretler içinde bırakan bir zafere ev sahipliğini yapmanın gururunu yeniden yaşıyor.
20 . Yüzyıla Anadolunun küçük bir kasabası olarak giren Şuhut, imparatorluğun zor yıllarına ve neticede çöküşüne şahitlik ettikten sonra yeni kurulan devletin doğum sancılarını yakından hissetmiştir. Önce “bozgunu “, ardından “dirilişi ” ve sonunda da “zaferi ve kurtuluşu ” yaşayan Şuhut’un 1919-1922 yılları arası kabus gibi geçmiştir.Devlet otoritesinin kaybolduğu “fetret ” döneminde halkın maneviyatını ayakta tutan ve çözülmeye engel olan kişilerin varlığı, zorlu sürecin atlatılmasında en büyük güvencemiz olmuştur.”Liderlik ” özelliği taşıyan ve halkı örgütleyen bu kişiler, milli direnişin başarıya ulaşmasında önemli görev yapmıştır.
“Milis” diye tabir edilen, yeri geldiğinde askerle yan yana çarpışmaya giren, orduya lojistik destek ve istihbarat sağlayan, cephe gerisinin görünmez kahramanlarından birini tanıtacağız; HACI ZİYA BEY (BAĞADUR ).”Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut” kitabını hazırlarken yerel örgütlenmelerde karşıma çıkan ilk isim; Hacı Ziya Bey olmuştu.1944 yılında vefat ettiği için onu yakından tanıyan ve hatıraları olanların bu dünyadan çokdan göç ettiğini biliyordum. Ne mutlu ki Hacı Ziya’nın yaşlılık dönemini hatırlayan ve kendisiyle sohbet etmiş bir kaç büyüğüme rastlayınca dünyalar benim oldu.Mevcut olan tek resmine, akrabalarından emekli Vali Yardımcısı Mehmet Çınar ve Avukat Ziya Çınar vasıtasıyla ulaşabildim. Karşımda; cesur, sert,vakarlı ve bakınca insana hem güven hem de korku salan heybetli bir insan duruyordu.”Tamam” dedim “işte bizim Küçük Ağa’mız bu”.Tarık Buğra’nın en değerli romanlarından olan “Küçük Ağa”, Milli Mücadele yıllarında Akşehir’e tayin olan “İstanbullu Hoca’nın bir zaman sonra eline silah alıp “Kuva-yı Milliyeci ” oluşunun hikayesini anlatır. Hacı Ziya da tıpkı Küçük Ağa gibi bir din adamıdır. Aralarındaki tek fark, İstanbullu Hoca’nın sonradan, Hacı Ziya’nın ise baştan itibaren Kuva-yı Milliye yanlısı olmasıdır.Onun yaşlılık günlerinde henüz çocuk ve delikanlılık çağlarında olan Tahsin Küçükelçi, (rahmetli) Ahmet Ağaca (rahmetli), Necip Şenbaba (rahmetli) ve Sabri Şenbabaoğlu ile yaptığım görüşmelerden sonra ,Hacı Ziya’nın gerçek bir halk kahramanı olduğunu anladım.
İplik Camisi’nde imamlık, muhtelif medreselerde müderrislik ve Şuhut Belediye meclisinde üyelik yapan Hacı Ziya Bey’in asıl geçim kaynağı ; tarım ve ticarettir. Sosyal hayatın her kademesinde ön planda yer alan Hacı Ziya, aynı zamanda efeler alayının başıdır. Şuhut halk kültürünün önemli bir unsuru olan “efelik”, aslında bir terbiye ve irfan ocağıdır.Mondros Mütarekesi ile başlayan işgal döneminde, özellikle Ege Bölgesindeki Yunan yayılmasına ilk tepki gösteren ve direnenler “efeler ” olmuştur. Kuva-yı Milliye’nin temelini oluşturan asıl unsur “efeler “dir.
Aynı şekilde Şuhut’ta Kuva-yı Milliye çetelerini örgütleyenler yine efeler alayının mensupları olmuştur. Bayatlı Arif Bey’in müfrezesine Şuhut’tan katılan 10-15 civarındaki genç de efeler alayındandır.
Hacı Ziya Bey’in kurduğu müfreze, Afyonkarahisar Kuva-yı Milliyesine bağlı olarak faaliyet gösteriyordu. Araştırmalarım sonunda Hacı Ziya’nın müfrezesinde yer alan ve daha sonra düzenli orduya katılanlardan beş kişinin adını tespit edebildim.
1- Ömer Lütfi Örsdemir (1894) (Pazar Mahallesinden)
2- Hacı Hasan oğullarından Hasan oğlu Hamza (1899) (Hacı Musa Mahallesinden)
3- Kamberoğlu Mehmet Aktar (1899)
4- Muratların Ahmet, Ahmet Çakar (1897) (Yalı Mahallesinden)
5- Hacı Ziya Bey’in yeğeni Mehemmed Münip Özenç (1893)(Yalı Mahallesinden )
Münip Özenç hatıralarında; seferberlikten terhis olduktan sonra memleketi Şuhut’a geldiğini, vatanın çok kötü durumda olduğunu ve Mustafa Kemal’in Anadoluya geçerek milli direnişi teşkilatlandırmaya başladığını anlatır. Ülkenin içinde bulunduğu şartları gördükten sonra dayısı olan “Şuhut Kuva-yı Milliye Reisi” Hoca Hacı Ziya Efendi’nin emrine girerek milli mücadeleye katıldığını ifade eden Özenç, dayısının Afyonkarahisar Kuva-yı Milliye Heyet-i Merkeziye reisi Reşid beye bağlı faaliyet gösterdiğini belirtir. Bir süre sonra kendisinin de Afyonkarahisar Kuva-yı Milliyesine intisap ettiğini kaydeden Münip Özenç, Kuva-yı Milliye lağvedilince (kaldırılınca ) düzenli orduya katılarak Fahreddin Paşa’nın Süvari Kolordusu emrine girdiğini belirtir.Dönemin tanıklarının ifadelerine göre; Hacı Ziya Bey düşman işgali başladıktan sonra çevresindeki gençlerden oluşan bir çete kurarak Mustafa Kemal Paşa ve TBMM hükümeti emrine girer. Çetecilik döneminde Karaadillili Karadirek Ahmet Çavuş ‘la güç birliği yapsalar da bir süre sonra anlaşamayıp ayrılılar.Hacı Ziya’nın Kuva-yı Milliye yanlısı oluşu, Şuhut’ta çatlak seslerin çıkmasını engellemiş, fitne çıkarmak için fırsat kollayanların hesaplarını bozmuştur.Onun en bariz özelliği, adaletli, dürüst ve korkusuz bir insan oluşudur. Aralarında anlaşmazlık bulunan kişiler Hacı Ziya’nın hakemliğine güvendikleri için mahkemeye gitmektense ona başvurmayı tercih etmişlerdir.Dört bir tarafı işgal edilmiş Şuhut’ta, 1919’dan 1922’ye kadar, birliği ve dirliği koruyan etkenlerin başında Hacı Ziya Bey gelmektedir.
Onu yakından taniyanlardan biri olan rahmetli Tahsin Küçükelçi, Kurtuluş Savaşı yıllarında insanların gerçek yüzünün ortaya çıktığını, bugün kendini kahraman olarak tanıtan bir çok insanın o tarihlerde korkudan sesini çıkaramadığını söylemişti. “Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut ” kitabını hazırlarken kendisiyle bir kaç defa görüşme fırsatı bulduğumuz Küçükelçi bize ” Hacı Ziya Efendi, ölümden korkmayan, cesur ve yiğit bir insandı. Bizim 18-20, onun ise 65 yaşında olduğu zamanlarda (1940’lı yıllar) Hacı Ziya’yı ava götürürdük. Bizi hiç kırmazdı.Silahlar konusunda çok usta idi.O yaşta öyle güzel tavşan avladı ki, bizler hayret ederdik. Biz ıskalardık, Hacı Ziya ilerlemiş yaşına rağmen tam isabetli atış yapardı” diye anlatmıştı.Bugün rahat ve özgür şekilde yaşıyorsak, al bayrağımız dalgalanıyor ve minarelerimizden ezan sesi yükseliyorsa; bunlar bize piyangodan çıkmadı. Hacı Ziya Bey ve onun gibi kahramanların verdiği destansı mücadeleyi asla unutmayalım ve unutturmayalım.Çünkü kahramanlar vurulunca değil unutulunca ölür.