Şuhut Anayurt Gazetesi

Yazarımız Yılmaz Aydın’ın kaleminden…

Yazarımız Yılmaz Aydın’ın kaleminden…
126 views
29 Aralık 2024 - 17:04

Şuhut -ANAYURT Gazetemizde köşemizde yazdığımız yazılarımıza, yurt genelinde dostlarımızdan olumlu yankılar ve öneriler gelmeye devam ediyor. Dostlarımızdan gelen önerilerden çok önemli gördüğüm kalifiye insan yetiştirme ve “işsizlik” sorununun had safhada olması ve bunun sonucunda ” üretim yok, tüketim çok” kronik sorun olarak kısır döngüyü ülke olarak kıramamamız; toplum olarak refah yönünden sıkıntı yaratıyor. Arkasından da yoksulluk girdabından çıkmamızı zorlaştırıyor maalesef…Eğitim; sadece okullardan ibaret değildir. Eğitim, hayatın ta kendisidir. Geçen hafta “Ailemiz ve Okul” yazımızda vurgulamıştık. Ülkemizde ilkokuldan, üniversiteye kadar hayatımızın en güzel yılları okullarda geçmektedir.
Eğitimi sadece okullardan ibaret gördüğümüz için ülke olarak büyük yanlışlar yapıyoruz. Bir çocuğun ilkokuldan başlayarak, üniversiye kadar okullarda olmasına devlet ve toplum olarak şartlanmışız ki çık, çıkabilirsen işin içinden…Her çocuğun yaradılışının ve yeteneğinin farklı olduğunu neredeyse görmezden geliyoruz. Bireysel ve toplumsal sorunlarda burada başlıyor, girdaba kapılıp gidiyoruz. Bunun sonucunda ekonomik, sosyal, kültürel ve kalkınma olarak hüsrana uğruyoruz.. Bu böyle devam etmez, edemez; bizim kaderimiz olmamalıdır…
Devlet ve toplum olarak her konuda istikrarlı ve refah seviyesi yüksek zirveye ulaşmak istiyorsak; “Üretimin” tüketimden daha çok olması şarttır. Arz-talep dengesi olmazsa olmazdır..
İşte eğitimden başlayarak, ekonomiye kadar yanlışlıkları önlemenin yolu “Makro Plânlama”dan geçmektedir..
Eğitimde planlamanın özü, toplumun ve ekonominin ihtiyaçlarının belirlenmesidir. Bilimsel eğitimin yanısıra “Mesleki Eğitim”de önemsenmelidir. Eğitim yelpazesi ne kadar çok yönlü olursa o kadar toplumsal kapasitemiz artarak, maddi, manevi açılardan kalkınma atılımları gerçekleştirebiliriz…
Ülkemizin dört bir yanında denizler, cennet koylar, uçsuz bucaksız güzelim sahillerimiz ve adalarımız olduğunu biliyoruz. Turizmi ve deniz ürünlerimizi tam anlamıyla değerlendiremiyoruz.Turizm meslek liselerine tam randımanlı olarak önem verilip, gençlerimiz yetiştirilirse, sadece Turizm bile “bacasız endüstri” olarak, yurdumuzu dünyada zirveye yerleştirir. Milli gelirimiz kat be kat artar…
Diğer taraftan sanayi ve teknolojiden istediğimiz verimi aldığımız söylenemez. Çünkü ara eleman sıkıntısı ve teorik bilgileri pratik olarak gerçekleştirecek kalifiye insan yok denecek kadar azaldı. Böyle bir durumda sanayi ve endüstri gelişiminde dünya sıralamasında gerilerde kalıyoruz…Sanayinin ihtiyacını karşılamak ve endüstriyel kalkınma için teknik ve meslek liseleri özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Şüphesiz eğitim yelpazesinin çeşitliliği ve akılcı plânlamayla ülkemizin sosyal, kültürel ve ekonomik refahının maksimum düzeye çıkacağı mantık olarak bir gerçektir..
Zenginlik; sadece maddiyattan ibaret değildir. Sanayi ve turizmden elde ettiğimiz maddi zenginliği, kültürel ve sosyal etkinliklerle harmanlayarak, anlamlı hale getirebiliriz. Bunun içinde orta öğretimde “Güzel Sanatlar Liseleri ve yüksek okullar gelişmiş ekonomik refaha “ruh” katarak, tam anlamıyla zenginleştirir.
Medeni gelişmiş toplumlarda meslek okullarıyla maddi ve manevi zenginliğin bir arada olduğunu biliyoruz. Müzik, resim, spor, edebiyat, tarım ve bilim insanları gelişmiş toplumların vitrininde dünya sahnesinde ışıl, ışıl parlamaktadır ve bu ülkelerin gurur kaynağı olarak öne çıkmaktadır. Beethoven, Van Gogh, Goethe, Mozart, Pele, Backenbauer, Pastör, Einstein, Picasso gibi ünlüler ülkelerinin gurur kaynağı olarak toplumların moral motivasyon volkanlarıdır..
Gelişmiş ülkeler bilime çok önem verdiklerinden ünlü sanayi markaları yaratmışlardır.. Mercedes, Volvo, Audi, Mazda, Hyundai, Peugeot, Renault Toyota gibi otomobiv şirketleri ülkelerin övünç kaynağı olmasının yanında, bilim ve teknolojiye önem verdiklerinin göstergesidirler. Hatta bu markalar, ait oldukları ülkelerinden bile daha çok tanınmaktadır. Bu örnekler ” bilimin ve mesleki eğitimin” akılcı bir plânlamayla ortaya çıkan şaheserleri olarak dünya sahnesindedir…
Bizlere gelince; bilim, sanat, kültür ve sosyal alanlarda, Atatürk döneminden sonra kalkınmada gel-gitler ve havanda su dövmelerle çok zaman kaybetmişiz. Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra toplumsal travmalar, askeri darbeler, siyasal buhranlar gelişmemizi önünde takoz gibi engellemiştir. Eğer ki bizler bilimsel ve mesleki eğitimin kıvılcımı olan ” Köy Enstitüleriyle” aydınlanma atağına devam etseydik,hiç şüphesiz bilim, sanat, kültür, sanayi ve tarım alanlarında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında üst sıralarda olurduk. Çünkü bu efsane okullarda çok yönlü bilimsel ve mesleki eğitimlerle mükemmel donanımlı insanımız yetişiyordu… Artık çok geç olmadan, hayıflanmadan, kaybedilen yıllarımızı, insan kaynaklarımızı ve özgüvenimizi akılcı ve bilimsel olarak kazanarak “yeniden doğuş” başlatabiliriz.
Ülkemizin kurucusu lider Mustafa Kemal Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür !” diyerek, topyekün çok yönlü eğitimi ateşlemiştir. Bir başka sözüyle de “Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra; kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.” diyerek kalkınma atağı başlatmıştır.. Atatürk, “Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuştur” sözüyle de toplumsal ruhumuzun sanatla anlam bulacağını ifade etmiştir..
Nitekim, 10 yıl marşında öne çıkan” Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri !..Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız.Karanlığın üstüne Güneş gibi doğarız..” müthiş nağmeleri bizim ülkümüz olmalıdır..Biz öğretmenler, 1.5 milyon her branştan eğitim ordusu olarak; bilimsel, mesleki ve sanatsal eğitim seferberliğine yürekten hazırız… Ülkemizin kalkınma hamlesinde bütün gücümüzle savaşmaya azimliyiz.. İdolümüz Gazi Mustafa Kemal’in” Gelecek gençlerin, gençler ise Öğretmenlerin eseri olacaktır” sözü bizim sonsuza kadar kılavuzumuz, sönmez ışığımız,
yolumuz olacaktır!…