Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi için, kırsal kalkınmanın, hayati önem taşıdığını vurguluyorum. Çiftçimizin, köylümüzün içine düştüğü durumu, bizzat kendileri dile getirmelerine rağmen iktidar yanlış tarım politikalarında ısrar ediyor. Maalesef bütün bu uyarılara rağmen, çiftçimizi görmezden gelen, yanlış tarım politikaları, ülkemiz için bir kalkınma ve millî güvenlik problemi hâline geldi.
Son 16 yılda; 4,2 milyon hektar tarım arazimiz, tarım dışına çıktı. Tarımın istihdamdaki payı, yüzde 23’ten, yüzde 17’ye geriledi. Tarımın millî gelire katkısı, 70 milyar dolardan, 48 milyar dolara düştü. Litresi 1,3 lira olan mazot, 7 katına çıktı. Tonu 237 lira olan üre gübresi, 38 katına çıktı.Süt ve besi yeminin kilosu, 6 katına çıktı. Kanunda, “en az yüzde 1” olarak taahhüt edilen,tarım desteği oranı, yarı yarıya düştü.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de; “Borçlu olan çiftçiler, boşuna ekim yapmasınlar. Biz onlara elektrik vermeyeceğiz.” Diyenler çıktı. “Zarar eden hiç çiftçimiz yok, ancak duruma göre, fiyatlarda iniş çıkışlar yaşayan,yetiştirici ve besicilerimiz var.” Diyen tarım bakanları çıktı.
Bir yandan; tarımın, artık bir millî güvenlik problemi hâline gelmiş olmasına üzülüyoruz, Diğer yandan köylümüzün ürettiğinin karşılığını alamadığı için, üretimi bıraktığına üzülüyoruz. Ak Parti iktidara geldiğinde 1 litre mazot almak için köylü 2 kg buğday satanken bu gün 5 kg buğday satması gerekmektedir. Aynı şekilde 2002 de 1 kg üre gübresi almak için 0.5 kg buğday satarken bu gün 6 kg buğday satması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ifade ettiği gibi Köylü Milletin Efendisidir. Çiftçi ve köylülerin; kendilerinin, işletmelerinin, çiftliklerinin, tarımsal ticaretin, “efendisi” olduğu gün, tarım politikaları, ülkemiz için bir kalkınma ve millî güvenlik problemi olmaktan çıkar.
Hoşca kalın, Sağlıklı kalın.