Batı Cephesi Komutanlığı Kurmay Başkanı Asım (Gündüz ) Bey, 23 Ağustos 1922 günü yayınladığı 74 numaralı karargah emriyle; Başkomutanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Cephe Karargâhı’nın Akşehir’den ayrılacağını duyurdu. Karargâh emrinde komuta kademesinin Akşehir’den ayrıldıktan sonra nereye gideceğine dair bir bilgi verilmeyişi dikkat çekiyordu. Bu bir hata veya eksik ifade değildi. Aylardır gizlilik içinde hazırlanan ve isgâl kuvvetlerini yurdumuzdan söküp atmayı hedefleyen “Büyük Taarruz’un ” vaktinin geldiği anlaşılıyordu.20 Ağustos günü Akşehir’e gelen Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Karargâhı’nda taarruz planına ilişkin son detayları gözden geçirdikten sonra ordu komutanları ile görüşerek “Büyük Taarruz’un ” 26 Ağustosta başlamasına karar vermişti. Ancak dikkatleri başka bir tarafa çekerek iç ve dış kamuoyunu meşgul etmeyi uygun bulmuştu. Gazetelere göre; 21 Ağustosta Çankaya Köşkünde bir çay ziyafeti verilecekti. Oysa o günlerde taarruz planlarına son şekil verilmiş, Türk Ordusu adım adım Kocatepe’ye doğru yola çıkmıştı. Geceleri yürüyüş halinde olan Türk birlikleri, gündüz ise bulundukları yerde gizlenerek dinlenmeye çekiliyordu. Bu yürüyüşler; Haziranda başlamış, Temmuzda hızlanmış, Ağustosta ise doruk noktasına çıkmıştı. Cephe hududundaki Şuhut’ta ,Sakarya Zaferinden sonra askeri birlikler konuşlanmaya başlamıştı. Bir kaç defa değişikliğe uğrayan “SAD Taarruz Planı “, Akarçayın kuzeyindeki düşman birliklerine Afyonkarahisar’ın güneyinden yani ŞUHUT ve SANDIKLI üzerinden taarruz ederek süpürmeyi öngörüyordu.Mustafa Kemal Paşa ve kurmay heyeti, düşmanın Afyonkarahisar-İzmir bağlantısını kopardıktan sonra topyekün imhasını hedefleyen planın siklet merkezi olan Şuhut’a gelmek üzere 24 Ağustos Perşembe günü sabah saatlerinde Akşehir’den ayrıldılar.İshaklı (Sultandağı) ve Çay üzerinden Şuhut’a yöneldiler. Yolda sadece Yakasenek Köyü’nde kısa bir mola verdiler. Çay’dan İnli Deresi üzerinden İSALI-SELEVİR -HALLAÇ yolunu takip ederek akşam saatlerinde Şuhut Kasabası’na ulaştılar.Atatürk ve arkadaşlarını, Şuhut halkı adına Oynağanlı-zade Osman Ağa, kasabanın ileri gelenleri ve daha önceden Şuhut’a gelmiş askeri yetkililer karşıladı.Komutanların hangi evlerde kaldıklarına dair çeşitli ihtilaflar mevcuttur. Vatan ve istiklal kahramanlarını evinde ağırlamak, hane sahibi için gurur verici bir olay olduğundan dolayı ortada farklı bilgiler ve isimler dolaşmaktadır. Kaynaklarda da bu sıkıntıyı görmekteyiz. Netice itibariyle Atatürk ve komutanlar güvenlik gerekçesiyle değişik evlerde misafir edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa; Hacı Veli Konağı’nda kalmıştır. Konakta onunla birlikte kalanlar; Başyaver Salih (Bozok ), 2.Yaver Muzaffer (Kılıç ), Refakat Subayı Yüzbaşı Mahmud (Soydan) ve Emir Çavuşu Ali (Metin).Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak; Hacıbeylerin, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ise Oynağanlı-zade Osman Ağa’nın Konağı’nda kalmıştır. Diğer üst düzey komutanlar ise; Atatürk’ün kaldığı konağın karşısında bulunan ve yine Hacı Veli Ağa’ya ait diğer evler başta olmak üzere, çarşıya yakın değişik evlerde misafir edilmiştir.Hacı Veli Konağı hem Atatürk’ü konuk etmiş hem de Başkomutanlık Karargahı olarak kullanılmış tarihi bir binadır. “Büyük Taarruz” planının son kontrolü bu evde yapılmış, TBMM’ne ve hükümete “Büyük Taarruz’un 26 Ağustos günü başlayacağı” haberi telgrafla bu konaktan bildirilmiştir. Aynı şekilde, Anadolu ile İstanbul ve dış dünya arasında her türlü haberleşmenin kesilmesi, limanlara giriş – çıkışın durdurulması, İstanbul-İzmit arasında kara ve demiryolu ulaşımının engellenmesi hususundaki emirler; Hacı Veli Konağı’ndan yayınlanmıştır.Atatürk’ün 20 Ağustosta Akşehir’de aldığı “Büyük Taarruz’un İstanbul’dan ve dünyadan gizlenmesi” kararı, Şuhut’ta uygulanmaya başlamıştır.Bir çok kaynakta, Atatürk’ün Akşehir’den Kocatepe’ye giderken yol güzergahı üzerinde olduğu için Şuhut’tan sadece geçtiği yani hiç kalmadığı yazmaktadır. Yine bazı kaynaklarda, Şuhut’ta bir kaç saat kalıp Kocatepe’ye gittiği ifade edilmektedir.”ZAFERYOLU Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut ” kitabımızda ortaya koyduğumuz gibi, Mustafa Kemal ve kurmay heyeti 24 Ağustos günü akşam saatlerinde Şuhut’a gelmiş, gece burada konakladıktan sonra 25 Ağustos günü Çakırözü deresi yanında kurulan çadırlı ordugâha geçmiş, son hazırlıkları kontrol etmek için gün boyu hem Kocatepe’ye hem de Şuhut’a gelip gitmiştir.Yani Atatürk’ün Şuhut’ta kaldığı süre bir kaç saat değil, iki güne yakındır. Emir Çavuşu Ali Metin’e göre; Büyük Taarruz’un başlayacağı saatlerde Atatürk’ün çadırlı ordugâhı, Kocatepe’ye 6-7 km. uzaktadır.Yine 1.Kolordu Komutanı İzzettin Çalışlar hatıralarında; Mustafa Kemal’in 25 Ağustos günü Şuhut’tan Kocatepe’ye giderek birlikleri incelediğini, akşama doğru Şuhut’a dönüşünde ise Dadak Köyü’ne ugrayarak kolordu karargahını ziyaret ettiğini anlatır. Ziyarette Mustafa Kemal Paşa İzzet Bey’e savaş hakkındaki görüşlerini sorar.O da zaferin kesin olduğunu ve düşmanı yeneceklerini anlatır.20 .Yüzyıla küçük bir Anadolu kasabası olarak giren Şuhut, Kurtuluş Savaşı’nda kilit rol oynayarak yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna tanıklık etmiştir. Savaşın en büyük ve sonuç alıcı kısmı olan Büyük Taarruz, Şuhut’ta başlamış, 14 gün içinde topraklarımızda tek bir Yunan askeri bırakmayacak şekilde başarıyla icra edilmiştir. Düşmanı hiç beklemediği bir noktadan vurarak tarihi bir zafere imza atan Türk Ordusu, Şuhut’un avantajlı konumundan azami derecede yararlanmıştır.Bütün bu bilgilerin ışığında yapılması gereken; 24 Ağustos tarihinin “ŞUHUT ŞEREF GÜNÜ ” olarak ilân edilmesi ve bir bayram havasında kutlanmasıdır. Kıymetli yazarımız Kazım Demirer’in bu teklifi, bir borcun ödenmesinden başka bir şey değildir. Bize bu vatanı ve bağımsızlığımızı armağan eden Mustafa Kemal Atatürk’ün Şuhut’a geldiği tarihi “Şeref Günü ” ilân etmek, her Türk için vicdani bir sorumluluktur. Çevremizdeki ülkelere ve dünyada yaşanan gelişmelere bakınca Atatürk’ün bizler için verdiği mücadelenin ne kadar doğru ve haklı olduğu ortaya çıkmaktadır.