Ülkede ve dünyada gündem o kadar hızlı değişiyor ki takip etmek hele yetişmek mümkün değil. Hoş, yetişsen ne oluyor ki? Herşeyi bilmenin ve yorumlamanın insana verdiği haz; bir işe yarama duygusundan mı kaynaklanıyor, yoksa egosunu tatmin etmekten mi, bir türlü karar veremedim. Biz herşeye rağmen yazmaya, çizmeye ve uyarmaya devam edelim, belki bir dinleyen olur. Kafalarda bir soru işaretine sebep olabilirsek ne mutlu! .Niyetimiz bozgunculuk değil, fitne çıkarmak hiç değil. “Herşeyin en iyisini ben bilirim ” diyenlerden olmadığımız gibi, yanlış yaptığımızda geri adım atmasını ve özür dilemesini bilecek kadar da “nefsimize ” düşmanız. Yarın 15 Temmuz Darbe Girişiminin yıldönümü.Yine o kanlı görüntüleri, binalara, yollara düşen bombaları, halkın üzerine sıkılan mermileri izleyceğiz. Ömer Halisdemir’in koşar adım şehadete gidişini, halkın hiç bir korku duymadan ve öleceğini bile bile namluların,tankların üzerine yürümesini seyredeceğiz.Her 15 Temmuz’da olduğu üzere, ekranlar,salonlar ve haliyle kürsüler, güzel nutuk atanlarla dolup taşacak. Gözlerinden alev, dudaklarından lav fışkıran siyaset ve bürokrat erbabı, “muhteşem ötesi” konuşmalar yaparak o gün düşmanı nasıl perişan ettiklerini anlatacaklar. Konuşmalar o kadar etkili olacak ki bir an gönlümden bu kahramanlara “vatani hizmet tertibinden ” İstiklal Madalyası verilmesi fikri geçecek. Meğer ülkemizi Fetöcülerin şerrinden bu vatan evlatları korumuş. Darbe girişimi bertaraf edildikten sonra Demokrasi Meydanında çektikleri selfileri (özçekim) görüp de bu kahramanlara madalya vermeyecek adamın alnını karışlarım. Terazinin bir kefesine bu insanları koyalım, diğer kefesine Ömer Halisdemir’i, sizce hangi taraf ağır basar? En iyisi sözü uzatmadan , “milletin devletini kurtardığı” o gün şehadet şerbetini içen 251 kahramana dualarımızı gönderelim ve Orhan Veli’nin kısacık anlamlı şiiriyle bu faslı kapatalım;”
Neler yapmadık bu vatan için,
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik “
LGS sonuçları açıklandı. Bu yıl bütün soruları doğru cevaplandırarak tam puan alan 193 öğrenciden birisi de Şuhutlu Onur Yılmaz. Afyon Mareşal Fevzi Çakmak Ortaokulu’ndan mezun olan Onur Yılmaz, 192 kişiyle birlikte Türkiye Birincisi olmayı başardı. Sevgili arkadaşımız İbrahim Yılmaz’ın oğlu olan Onur, hem ailesini hem de Şuhut’u gururlandırdı.Onur’un 500 tam puan alarak Türkiye Birincisi olması, öğretmenleri kadar siyasileri ve özellikle Afyon Milli Eğitim Müdürünü de mutlu etti. Öyle ki Metin Yalçın her ortamda, çarşıda, pazarda, gazetelerde ve ekranlarda, yüzünde tatlı bir tebessümle bu başarıyı nasıl yakaladıklarını anlatıyor da anlatıyor.Meğer bu yıl farklı bir strateji uygulamışlar ve o yüzden LGS başarı seviyemiz, ülke ortalamasının üzerine çıkmış. Peki 10 yıldır aklınız neredeydi?Eğitim kalitesinde, başarı sıralamasında, üniversiteye öğrenci yerleştirmede, altyapıda,kadro konusunda Afyonkarahisar’ı.küme düşüren ve ne hikmetse koltuğunu büyük bir başarıyla koruyan bu ekip, şimdi Onur Yılmaz’ın başarısının gölgesine sığınarak iktidarını sürdürmek istiyor. Eğer Afyonkarahisar eğitimde bir nebze düzeldiyse, bunda en büyük pay Prof.Dr.Veysel Eroğlu’nundur. Bizzat şahidim, Bakan bey iki yıldır bu konuya kafa yoruyor, raporlar hazırlatıyor ve proje üretiyor.Veysel beyin gayretleriyle çıta biraz yükseldi ya, yandaşlarda bir sevinç bir mutluluk, görmeyin gitsin. Siyasilerden bir ricamız var; Metin Yalçın bu kadar başarılı bir müdürse, Afyon’da kendisini heba etmeyin ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde üst düzey bir göreve getirin.
Her yazımızda ucundan kenarından bir şekilde Bahçeli’ye dokunuyoruz ya, kimileri pek memnun oluyor, kimileri de ateş püskürüyor. Kızanlara diyeceģim şudur; Bahçeli ile “oy vermekten” kaynaklanan en az 20 yıllık bir hukukumuz var.Dolayısıyla onunla aramızdaki soruna, 3. şahısların müdahalesini yersiz ve anlamsız buluyorum.Bahçeli “Anayasa Mahkemesi, Barolar Birliği, Muhtarlıklar kapatılsın” dedikten sonra bu defa kafayı Türk Tabibler Tirliğine taktı adam sanki siyasetçi değil açma – kapama memuru.Aslında savcılar bahçeli’ye Türk Ceza Kanununun 301. maddesinde ifadesini bulan “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarını ve organlarını aşağılama”suçundan 6 aydan 2 yıla kadar ceza isteyebilirler.Allah’tan savcılarımız da Bahçeli’nin sözlerini ciddiye almıyor ve gülüp geçiyor. Biz “milletiz”, onlar “vekil”.Aslolan millet olduğuna göre, genel başkanlara “yılların ” hesabı sorulabilir. Çünkü “seçmen “, dört veya beş yılda bir oy kullanan, diğer zamanlarda işine gücüne bakan insan, demek değildir. Hele bir fikir ve dava partisine gönül vermişseniz, işiniz çok zor. Davanız, sizin yaşam biçiminiz haline geliyor.Olaylara bakışınızı,sosyal çevrenizi,okuduğun gazete, dergi,kitap hatta izlediğin kanala kadar herşeyinizi belirliyor. Liderin kızdıklarına sen de kızıyor, sevdiklerini beğniyorsun. Şöyle sağınıza solunuza bir bakın, çevrenizde ne kadar çok “dava delisi ” insan olduğunu hayretler içinde göreceksiniz. Peki liderlerin bu insanlara karşı hiç mi sorumluluğu yok ? Ömrünü davaya vermiş, eğitimini, ailesini,işini, mesleğini ihmal etmiş milyonlarca insan yaşıyor bu ülkede.Kitlelerin güvenini boşa çıkaran, elle tutulur gözle görülür hiç bir başarısı olmayan insanların ölünceye kadar başta kalması reva mıdır?Bu ülkede iktidara gelmek başkalarına hak da bize yasak mı? Koşacak gücün kalmadıysa, bir hedefin ve idealin yoksa, liderlik kabiliyetin-kapasiten bitmişse, kenara çekilmesini bileceksin. 5000 şehit , sen koltuğunda otur, başka partiye payanda olasın,diye verilmedi. Koltuk sevdanı “devletin yanında olmak ” ambalajıyla örtmeye çalışıyorsun, Ülkücüleri en hassas yerinden (devlete sadakat ) vurup gününü gün etme derdindesin.Ama yazık ediyorsun, çok yazık. .. Allah bizleri öldükten sonra hayırla anılan kullar zümresinden eylesin. Değerli Şuhut Anayurt okuyucuları, geçmiş Kurban Bayramınızı tebrik eder, sağlık mutluluk ve huzur dolu günler dilerim.