Öncelikle petrolün diyarı Afyonkarahisar Şuhut Kayabelen Köyünden tüm dünyaya selamlar! Herhalde bundan sonra Kayabelen’den açtığımız telefonlara, sosyal medya yaptığımız paylaşımlara böyle başlayacağız. Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek sağ olsun, biz Kayabelenliler yıllardır yaptığımız festivallerle adımızı duyurmaya çalıştık ama “çıkarılmayan” petrolümüz 20 küsur yıllık festivalin önüne geçti. Ne yapalım, reklam konusunda Zeybek kadar “işin ehli” değilmişiz!
Değişmez bir kuraldır; iddia sahibi iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Lozan’ın gizli maddeleri olduğunu ve bunlara dayanarak antlaşmanın (evet, doğrusu anlaşma değil “antlaşma”) 2023 itibariyle biteceğini iddia edenler -tabana kuvvet- yurt içi ve yurt dışı arşivleri tarayıp bu yükümlülüğünü yerine getirir ve bizi de “aydınlatırlarsa” milletçe minnettar oluruz. Fakat yine bugüne kadar yapılan gibi eveleyip geveleyip mişli, muşlu cümleler kurarak “ya tutarsa” mantığıyla hareket edilecekse, artık bugün birçok şeyde olduğu gibi olayın “kabak tadı” boyutunu çoktan aştığını baştan söyleyelim. İlginçtir, bu konuda o değişmeyen kuralın tam tersi oldu ve ihale hep iddia sahiplerinin karşısında duranlara, yani ispatlama yükümlülüğü olmayanlara kaldı. Yine de bir “öf” demeden bizi aydınlatan, adeta anlata anlata dillerinde tüy biten değerli akademisyenlere, araştırmacılara Uluslararası İlişkiler mezunu biri olarak teşekkür ederim. Hocalarıma saygımdan dolayı da bu satırlarda Lozan Antlaşmasının önemi ve içeriği hakkında tabiri caizse ahkam kesmeyi haddi aşmak olarak görüp hiç ona girmeyeceğim. Zaten konu yeterince açık: Lozan 2023’te bitiyor demek safsatadan başka bir şey değil! Bunu bilmek için de illa ki Uluslararası İlişkiler, Hukuk veya Tarih uzmanı olmak da gerekmiyor.
Gelelim şu petrol konusuna ve hafızamızı biraz tazeleyelim. Sayın Zeybek konuşmasında 15 yıl kadar önce diyor ama Kayabelen’le hiç ilgisi olmayan biri bile internet üzerinden basit bir tarama yapsa somut çalışmaların özellikle 2010 ve 2011 yıllarında yapıldığını kolayca anlayacaktır. Gerçekten de o yıllarda Kayabelen’de beklenti çok yüksekti. Hatta o dönemki Belediye Başkanı rahmetli Selahattin Aydoğan da güçlü umudunu ifade edebilmek adına tam da arama bölgesinin olduğu yere ilişkin efsanevi bir rivayetten bahsetmiş (Kocatepe Gazetesi, 2.10.2010), o yıllarda yapılan festivallerde TPAO yetkilileri çok iyi ağırlanmış ve konu gündemde tutulmaya çalışılmıştı. Bugün festival alanının hemen yanındaki 15 dekarlık bir alan, arazi sahiplerine 600 bin lirayı bulan bedeller ödenerek köyün eski adına ithafen Bedeş-1 kuyusu adıyla düzenlenmiş, etrafı çevrilerek arama çalışmalarına girişilmişti. Ne var ki beklentiler, bu çalışmalar sonucunda karşılanamadı. Dönemin TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal, petrol aramanın uzun soluklu bir iş olduğunu belirterek bölgedeki çalışmaların süreceğini belirtmiş (DHA, 30.07.2011) ama beyanatında 2023’tü, Lozan’dı vs. dememişti! Çalışmaların süreceği belirtilmişti ama sonrasında ne gelen oldu ne giden! Bugün o petrol arama alanı üzeri betonla örtülmüş ve etrafı demir parmaklıklarla çevrili şekilde adeta kaderine terk edilmiş durumda kaldı. Alanı en son bizler Kayabelen Folklor Araştırma Derneği tarafından düzenlenen festivallerde otopark amaçlı kullandık. Büyük bedeller ödenerek istimlak edilen bu alanın akıbetini en çok merak edenler elbette biz Kayabelenlileriz. Petrol arama çalışmaları yeniden başlayacak mı, yoksa çalışmalar tamamen bitti mi? TPAO’dan bu vesileyle bir açıklama yapılması sanırım herkes için faydalı olacaktır.
İşin asıl üzerinde durulması gereken tarafı ise başka. Ben sanmıyorum ki Sayın Zeybek gerçekten Lozan Antlaşmasının gizli maddeleri olduğunu düşünüyor ve 2023’te biteceğine inanıyor. Kendisi de bunun bir “şehir efsanesi” olduğunu bence adı gibi biliyor ama iktidar partisine mensup bir siyasetçi olarak şu an el mecbur yapması gerekeni yapıyor: Doğru, yanlış olduğuna bakmaksızın seçmenini kendi safında tutmak adına eski ve büyük efsanelere sarılmak! Ülkenin hali malum, ekonomide bir günümüz diğerini tutmuyor. Kendi halinde vatandaş, her geçen gün daha da yoksulluğun hatta açlığın sınırlarında gezdiğinin farkında olarak dişini sıkıyor. Kendisine inandırılan “verin yetkiyi, görün etkiyi” söyleminin hayal kırıklığı ile ilk fırsatta kendisine yakın alternatifleri değerlendirmenin yollarını arıyor. Hal böyle olunca da iktidar partisi yetkililerine zamanında az veya çok etkili olmuş, ama şehir efsanesinden öteye gitmeyen söylemlere başvurmaktan başka bir çare kalmıyor. Ne var ki günümüzde artık bu şehir efsanelerinin birer efsaneden olduğunu ispatlamak artık pek de zaman almıyor. Özellikle “yeni medya” denilen kavramla birlikte insanlar arasında haber alma ve iletişimin sınırları giderek saydamlaştı. Sözlü, yazılı ve görsel medya araçlarında ya da kişilerin sosyal medya hesaplarında paylaşılan içeriklerin ne kadar gerçeği yansıttığına ilişkin çeşitli araçlar geliştirildi ve bu konuda adeta bir sektör oluşturuldu. Bugün dünyada olduğu gibi ülkemizde de medyadaki bir içeriğin, bir beyanın gerçekle uzak-yakın ilişkisini irdeleyen teyit.org, dogrulukpayi.com gibi kuruluşlar var. Şüphe duyduğumuz bir bilgiyi “teyitlemek” artık çok vakit alan bir iş olmaktan çıktı. Tabii bunun toplumda yaygın bir bilinirlik ve kullanım seviyesinde olduğunu henüz söyleyemeyiz. O nedenle Sayın Zeybek gibi siyasetçiler de bunun farkında olarak böyle söylemlere başvurmakta rahat davranıyor olabilir. Ancak günümüzde söylenenin gizli kapaklı kalması gibi bir durum söz konusu değil, hele bu ülkede bir ilin belediye başkanıysanız.
Uzun lafın kısası, Türkiyemizin, Afyonumuzun ve Şuhutumuzun onca görünür sorunu varken Sayın Başkan’ın çıkmayan petrolü olmayan gizli maddelere bağlayarak gündem yaratması kendisi açısından bir anlamda büyük bir başarı! Tabii bu “başarının” seçmen nezdindeki karşılığının ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Naçizane tavsiyem, siz siz olun sevdiğiniz bir politikacı söylüyor diye, çok tekrar ediliyor diye ve çok da yüksek perdeden ifade ediliyor diye bir söylemin doğru olduğunu teyit etmeden ona inanmayın. Asla bir benzetmede bulunmak için söylemiyorum ama bu konuda söylenebilecek en son söz Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’e isnat edilen ünlü “Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı yalanı sürekli tekrar etmektir.” sözü olacaktır. Sayın politikacılardan ve vatandaşlarımızdan beklentimiz bu sözle ifade edilen tuzağa düşmemeleridir. Saygılarımla…