Recep Bozkurt
Muhittin Özaşkın

Şuhut Anayurt Gazetesi

USTAHASANOĞLU

USTAHASANOĞLU
REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
520 views
09 Kasım 2022 - 16:33
REKLAM ALANI

(300x250px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.

Anadolu seyahatim sırasında yolum Ankara’nın Kahramankazan İlçesi’ne düştü. Eskiden “Kazan” olan isminin nasıl değiştiğini pek çoğunuz mutlaka biliyorsunuz Ama bilmeyenler için kısa bir hatırlatma yapalım ki Kazan halkına borçlu kalmayalım. Malum “YİĞİT NAMIYLA ANILIR”15 Temmuz hain darbe girişiminde kilit noktalardan biri de Kazan’dski 4.Ana Jet Üs Komutanlığı idi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “meydanlara çıkılması” çağrısına uyan binlerce Kazanlı, 15 Temmuz gecesi bir destana imza atarak Fetöcülerin kontrolüne geçmiş olan üsdeki uçakların kalkmasını engelledi. Ekin tarlaları ateşe verilerek uçakların görüş mesafesi sıfırlanmaya çalışıldı Kazan halkından .9 kişi şehit, 92 kişi ise yaralanarak gazi oldu. Tesadüf, o gün yeğenimizin düğününe katılmak üzere Kırıkkale’ye gidiyorduk. Sıcak çatışmaların sürdüğü saatlerde bizler de yollarda heyecanla olan biteni takip ediyorduk. Polatlı’da rahmetli babamın yedeksubay olarak askerlik yaptığı Topçu Füze Okulu’ ndan çıkan askeri araçların Ankara yolunda nasıl durdurulup darbecilerin derdest edildiğine şahit olduk. Gölbaşı’nda darbecilerin bombaladığı ve 50 polisin şehit olduğu Özel Harekatıçı Polislerin yerle bir olmuş karargahını görünce insanlığımızdan utanmadık. Ancak düşman bir devletin uçakları bu mezalimi yapabilirdi.Bu nasıl bir çılgınlıktır, vahşettir, anlamak mümkün değil…Eğer o gece 4.Ana Jet Üs Komutanlığı darbecilerin eline geçseydi, oradaki uçaklar kim bilir nereleri vurur, ne kadar masumu canından ederdi, Allah bilir. Bu yüzden Kazan halkı “Kahraman” sıfatını boşuna haketmedi. Darbeye hazırlıksız yakalanmış ve hayati melekelerini kaybetmiş, gaflet uykusundaki devletimize adeta siper olan ve çiğnenen onurunu ayağa kaldıran Türk Milleti, bundan bir asır önce yine aynı refleksi göstermiş miydi?Yenik çıktığımız Birinci Dünya Savaşı sonrası ülkemiz toprakları işgal edildi.Anlaşma gereği ordularımız dağıtıldı, Osmanlı Devleti işgal güçlerinin kontrolüne ve emrine girdi. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ardından Yunanistan, aziz vatanımızın her köşesini sahiplendiler Osmanlı yönetimi ise olan bitene sessiz kalıp işgal güçlerinin kuklası olmayı tercih etti. Günümüzde Irak’ın, Afganistan’ın durumu neyse, aynı zilleti yaşamak zorunda kaldık.Türk halkı Maraş’ta, Urfa’ da, Antep’te, Çukurova’da ve bütün Ege Bölgesinde direnişe geçerek işgale karşı büyük tepki gösterdi. Tıpkı 15 Temmuzda olduğu gibi….Mustafa Kemal Paşa bir süre sonra Anadoluya geçerek bu çok parçalı direniş örgütlerini bir araya getirdi ve zorlu bir mücadelenin ardından vatanı düşman çizmesinden kurtardı.Mondros Mütarekesi işgallerin önünü açmıştı. 15 Mayıs 1919 günü Yunan kuvvetleri İzmir’e asker çıkarınca Afyonkarahisar’da ilk tepki Şuhut Nahiyesi’nden yükselmiş, dönemin Belediye Başkanı Hoca-zade Hacı Mustafa (UYSAL) ve Şuhut’un ileri gelenleri Sadarete (İstanbul) protesto telgrafı çekmişti. Bu telgraf, Osmanlı Arşivlerinde mevcuttur ve Şuhut’un bir gurur nişanesidir. Afyonkarahisar’da Kuva-yı Milliye hareketini başlatan Yarbay Bayatlı Arif Bey’in “KARAKEÇİLİ MİLLİ ALAYI” ‘na en yoğun katılım Şuhut’tan olmuştur, diyebiliriz. Karadirek Ahmet Çavuş’ un hatıralarında (bu el yazması hatıralar torunu emekli öğretmen Musa Karadirek’in elindedir), Yarbay Arif Beye dair çok kıymetli bilgiler ve anekdotlar vardır. Şuhutlu Kuva-yı Milliyecilerin gözüpekliği ve ne kahramanlıklar yaptkları bu hatıratta yazılıdır.Şuhut’ta “Kuva-yı Milliye” denince ilk akla gelen isim hiç şüphesiz HOCA HACI ZİYA (Bağadur)’dır. Kurduğu müfreze ile Şuhut’ta direnişi örgütleyen Hacı Ziya, aynı zamanda Afyonkarahisar Kuva-yı Milliyesi’ nin en önemli dayanağı olmuştur. İşgal altındaki Afyonkarahisar’dan istihbarat sağlamaktan tutun, asker silah ve yardım toplamaya kadar sayısız hizmette bulunmuştur.Şuhut yöresinin karakteristik özelliklerinden biri de ruhumuza sinmş olan “EFELİK” tir. Kuva-yı Milliyenin mayası “EFELİK” kavramından başka bir şey değildir. Egede direnişi başlatanlar Efelerdir. Şuhut’ta “Efelik”, 1950 – 60’lara kadar varlığını korumuş, geçmişin Akıncı ve Serdengeçti ruhunu günümüze taşıyan bir ocaktır. Şuhut işgale uğramadıysa nedenlerinden biri de “EFELER DİYARI” olmasıdır.”Zafer Yolu – Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut” kitabını hazırlarken bu cesaret abidesi kahramanların yaşlılık dönemlerine tanıklık etmiş büyüklerimden çok hatıralar dinlemiştim. Ahmet Ağaca, Sabri Şenbabaoğlu, Tahsin Küçükelçi, Necip Şenbaba, Ömer Çınar ve Mehmet Emin Sarıtepe, bana Hacı Ziya’yı, Karadirek Ahmet Çavuş’u, Çepnioğlu’ nu anlatmış ve itiraf etmeliyim ki ağlatmışlardı. Dinlediklerimin ortak noktası: Şuhut’un Kurtuluş Savaşı’nda büyük fedakarlıklarda bulunduğuydu. Hele rahmetli Ahmet Ağaca’ nın anlattıkları hem ibretlik hem de ilginç gelmişti. Ahmet Ağaca’nın dedesinin evinde subaylar, ağıllarda ve ardiyede askerler kalmaktadır. Evin hanımları sabahtan akşama bu askerlere yemek pişirmekredir. Nihayet beklenen gün gelir, Türk askeri Kocatepe’ye çıkmak üzere hazırlığa başlar. Subayların en rütbelisi, evin büyük hanımı Kamer nineye misafirperverliklerinden dolayı bir hediye vermek ister. Subay mutfağındaki ordu malı kazan, tencere, ilistir, kap kaçak ne varsa aileye hediye eder. Kamer nine kabul etmek istemez. Ancak subayın ısrarı üzerine çaresiz bu eşyaları almak zorunda kalır. Ama şunları söyler : “Subay efendi biz size bir karşılık beklemeden evimizi açtık. İnşallah yarın düşmanı yenip vatanı kurtaracaksınız. Sen bana bir yazı yazıver ki sonra başımıza bir iş gelmesin.”Subay, Kamer ninenin sözlerini gülerek karşılar ve hemen bir yazı yazar. “Bu aile büyük hizmette bulundu Türk askerine kucağını açtı, yedirdi, giydirdi, barındırdı. Bu fedakarlıklarına karşılık bu mutfak eşyalarını hediye ettik”Şuhut’ta her evin, her ailenin buna benzer nice hikayeleri vardır. Aylar boyu onbinlerce Türk askerine bakmak, savaşa hazırlanmasına yardımcı olmak , basit ve kolay bir şey olmasa gerek….Yapılan iyiliklerin anlatılması hoş bir şey değildir. Ama günümüzde olan biteni görünce, daha doğrusu “cüceler devleştirilince”, insanın isyan edesi geliyor.Şuhut’a “İSTİKLAL MADALYASI VERİLMESİ” talebimizin arkasında bu yazıda dile getirdiğimiz nedenler gibi, bir çok tarihi olay ve kahraman yer almakta. İnsanlar gibi şehirler de “ödüllendirilir” ve bunun garip kaçan bir yanı yoktur. Şuhut’un vatan uğrunda neler yaptığı Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri’nde kayıt altındadır.”İSTİKLAL MADALYASI” hak eden sadece Şuhut mu? Hayır, böyle bir şey diyemeyiz. Anadoluda Şuhut gibi nice yer var ki. Kurtuluş Savaşı yıllarında “namlunun ucunda cenneti görmüş”, varını yoğunu ortaya koyup mücadele etmiş, bayrağı yere düşürmemiş,ölümü “öldürmüş”….15 Temmuzda gördük ki, ayağımızın sendelemesini bekleyen, gözünü vatanımıza dikmiş “dahili ve harici” pek çok düşmanımız var.Bunlara fırsat vermemek için,yarınlardan emin olmak için, bağımsız ve hür yaşamak için, “kahramanları” ödüllendirelim….Bilirsiniz kahramanlar vurulunca değil “unutulunca” ölürler…

REKLAM ALANI

(728x90px)

Esnek veya Sabit Ölçü Verebilirsiniz.
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.