Büyük Taarruz’un son karargahı olan Şuhut, uzun ve zorlu mücadelelerden sonra Türk İstiklal Savaşı tarihinde haketmiş olduğu yere kavuştu. “Güneş balçıkla sıvanmaz” gerçeği bir kere daha tecelli etti ve Şuhut, Zafer Bayramı kutlamalarının “ilk adımı” haline geldi.
Bugünlere kolay gelinmedi. Savaşın merkezinde yer almasına karşılık senelerce esamasi bile okunmayan, dışlanan, kutlama törenlerini uzaktan uzağa seyretmek zorunda kalan Şuhut, sabırlı ve kararlı çalışmalardan sonra varlığını kabul ettirebildi.Ne mutlu ki her 25 Ağustos günü on binlerce insan Şuhut’a koşuyor. Ekranlar gün boyu ilçemizden bahsediyor.Genciyle yaşlısıyla bütün halkımız o günü tıpkı bir “milli bayram” gibi, coşku ve heyecanla kutluyor.
“Coğrafya kaderdir”, Netice itibariyle Şuhut, milletçe verilen ölüm kalım savaşına ve Türkiye Cumhuriyetinin doğuşuna tanıklık etmiş bir yerleşim merkezidir. Malazgirt, Anadolu Selçuklu Devleti’nin, Söğüt : Osmanlı Devleti’nin, Şuhut da Türkiye Cumhuriyeti’nin doğduğu yerdir.
Şuhut’un keşfedilmeyi bekleyen yönlerinden biri de “arkeolojisidir”. Yaşamakta olduğumuz coğrafya, binlerce yıllık tarihe sahip olan ve bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim topraklardır. Özellikle 19. Yüzyılda batılı arkeologların yoğun ilgisi ile karşılaşan Şuhut’un Frig ve Roma-Bizans dönemlerinin önemli bir merkezi olduğu ortaya çıkmıştı. Tarihi kayıtlara göre : Synnada kentinde 60 bin ila 100 bin arası insan yaşıyordu.
Sınırları :Hisar Tepesinden (Höyüğünden) Kumalar Dağı eteklerine, Seydi Köyü’nden Mahmut Köyü’ne kadar uzanan antik Synnada kentinde arkeolojik kazı çalışmalarının başlatılması gerekiyor.Şanlıurfa’da gün yüzüne çıkarılan Göbeklitepe nasıl ki bilim dünyasına ezberleri bozdurduysa, Synnada kenti de bir çok soruya cevap verecektir.
En büyük problem: halihazırda Şuhut’un antik Synnada kentinin üzerine kurulu olmasıdır. Yani şu an altımızda koca bir medeniyet yatıyor.Kimi zaman bir inşaat kazısında veya yol çalışmasında tesadüfen ortaya çıkan tarihi eserler bizlere yeraltından yani geçmişten ses veriyor.
Kısaca Şuhut, keşfedilmeyi bekliyor. Emirdağ’da, Dinar’ da ve Sandıklı’da devam eden arkeolojik kazılar, bölgemizin zengin bir tarihi mirasa sahip olduğunu gösteriyor.Synnada yani Şuhut, Afyonkarahisar ve Eskişehir’i içine alan bir eyalet merkezi olduğuna göre, bizdeki tarihi rezervi tahmin etmek mümkün değil.
Şuhut’u boşaltmak ve başka bir yere tahliye etmek imkan dahilinde olmadığına göre, nasıl bir yol izlenebilir?
Şuhut ve çevresindeki ören yerlerinin envanterinin çıkarıldığını tahmin ediyoruz. Yapılaşmanın olmadığı ya da metruk binaların bulunduğu yerlerde arkeolojik kazılar başlatılabilir.İlçemizde yapılacak kazıların büyük yankı uyandıracağını ve Şuhut’u turizm bakımından bir cazibe merkezi haline getireceğini tahmin ediyorum.Bininler ve Kilimatan Kayak Merkezi projeleri de yöremize ilgiyi artıracak önemli girişimler olarak değerlendirilebilir.Başta Mahmut Köyü olmak üzere ilçe merkeziyle köylerimizde bulunan türbe ve yatırları ziyaret etmek üzere her yıl binlerce insan Şuhut’a geliyor. “İnanç turizmi” olarak değerlendirilen bu ziyaretlere bir yenisini eklemek mümkün. Son dönemlerde büyük İslam komutanı BATTAL GAZİ’nin mezarının Şuhut civarında olduğuna dair yerli ve yabancı kaynaklı araştırmalara sıkça rastlamaya başladık. . “Uzunpınar Köyü’nde bulunan Uzun Hüseyin Türbesi’nde yatan kişinin aslında Battal Gazi olduğu”tezi güçleniyor. Bu konuda Şuhut Kaymakamlığı ve Şuhut Belediyesi’nin düzenleyeceği bilimsel bir çalıştay, ilçemizin geleceği adına büyük katkı sağlayacaktır.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih Erkoçoğlu yıllardan beri Battal Gazi’nin mezarının Uzunpınar’la Geneli arasında dağlık bir alanda bulunduğu, “Uzun Hüseyin” ya da “Hüseyin Dede” olarak bilindiği tezini işliyor.
Şuhut’tan “Keşfedilmemiş Topraklar” diye bahsetmemizin pek çok nedeni var. Binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip olan ilçemiz, bağrında sakladığı zenginlikleri tanıtabilirse bölgesinde yıldız olmaya adaydır.
Yeni hizmete giren Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen tarihi eserlerin bir kısmı Şuhut ve köylerinden çıkarılmıştır. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Şuhut ilçe merkezinde yapılacak arkeolojik kazılar kadim bir medeniyeti ortaya çıkaracaktır.Şuhut’un Kurtuluş Savaşı sırasındaki ve özellikle Büyük Taarruz’daki tarihi rolü çok önemlidir. Yunan işgaline son veren Büyük Taarruz’u anlatan bir açık hava müzesi için (tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi) en uygun mekan Şuhut – Kocatepe arasındaki bölgedir. Hacı Veli Konağı’ndan (ATATÜRK EVİ) Kocatepe’ye kadar uzanan geniş alanda Büyük Taarruz’u anlatan ve canlandıran plato oluşturulmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı çarpışmalarının yaşandığı Çanakkale’de her yıl tekrarlanan bir törenden bahsetmek istiyorum. 13 bin km. uzaklıktaki Avustralya ve Yeni Zelanda’dan Çanakkale’ ye gelen binlerce insan, 1915 yılında burada can veren Anzak askerleri için şafak ayini gerçekleştirip ataları için dua ediyorlar.
Anzak torunlarının gösterdiği hassasiyetin bizlerde de yeşermesi adına, Şuhut ve Kocatepe gibi savaş mekanlarının ön plana çıkarılarak açık hava müzesi olarak düzenlenmesi gerekir.