Şuhut Anayurt Gazetesi

Ustahasanoğlu

Ustahasanoğlu
579 views
01 Haziran 2022 - 18:57

“Bozkır” kavramı asıl olarak coğrafyanın ve ormancılığın ilgi alanına girmekle birlikte mecazi olarak ” geri kalmışlığı ve yoksunluğu” ifade eder. “Bozkır” kelimesiyle başlayan her cümlede bir eksiklik, bir yokluk ve hüzün vardır. Bir çok iktisat tarihçisi Türk kültürünün temelini “bozkır kültürüne” dayandırır. Başlangıçta at ve demirle şekillenen bu kültür, daha sonra göç ve fetih olgusuyla büyük bir medeniyete dönüşecektir.Yani Türklerin tarih sahnesine çıkışı “bozkırdan” başlamış, bir kartopunun çığ haline gelmesi gibi giderek büyümüş, gelişmiş ve önüne geçilmez noktaya ulaşmıştır.Ancak Osmanlının son üç asırda yaşadığı gerileme ve çöküş; yok olan “bozkırı” yani yoksunluğu / yoksulluğu yeniden başlatmıştır. Bu döngü Cumhuriyet Türkiyesi’nin kuruluş yıllarında da devam etmiştir. Kemal Tahir “Bozkırdaki Çekirdek” romanında bir ” Anadolu Aydınlanması” olarak kabul ettiği “Köy Enstitülerini” anlatır. Kemal Tahir’e göre Köy Enstitüleri “bozkırı” yani “geri kalmışlığı” yok edecek büyük bir hamledir. Bugün sizlere memleketimiz Şuhut’un “bozkırlarının” nasıl yeşermeye başladığını anlatmak istiyorum. Medeniyetlere beşiklik etmiş, tarihsel boyutta her dönem varlığını sürdürmüş olan Şuhut, üzerindeki “ölü toprağını” atıp güzel günlere doğru koşar adım gidiyor. Dipten, derinlerden gelen sesler, “bozkırın” yeşermeye başladığını, çekirdeğin fidana, fidanların ise dev bir ormana dönüşeceğini haber veriyor.Geçen hafta Şuhut Anayurt Gazetesi olarak Prof.Dr.Mehmet Karahan’ın başarı hikâyesini anlattık. Hemşehrimiz Karahan, uluslararası bir araştırmaya göre; Tekstil Mühendisliği dalında Türkiye’nin 3., dünyanın ise 29. en başarılı bilim insanı seçilmişti. Bu haberi Şuhut kamuoyuna duyuran ilk basın organı olmanın mutluluğunu ve kıvancını yaşıyoruz.Haberimizi alıntı yapan haber sitelerine gelen binlerce beğeni ve bir o kadar da yorumu görünce Şuhut’un makus talihini yenmeye başladığına iyice inandım. Şuhutlular 1980’den itibaren ticaretten siyasete, tarımdan eğitime kadar hayatın her alanında gücünü hissettirmeye başladılar. Dikkat ederseniz “milat” olarak belirttiğim tarih, son 40 yılı işaret ediyor. Sermayenin (yani zenginliğin) Anadoluya yayılmasında ve fırsat eşitliği konusunda rahmetli Süleyman Demirel ile Turgut Özal’ın büyük emekleri vardır. Değişen dünya ve ülke şartlarına paralel olarak Şuhutlular da yarışa dahil oldular. Elbette gelinen noktayı asla yeterli görmüyoruz. Şuhut insanının en önemli problemi ” bizden bir şey olmaz” saplantısına takılıp kalmasıdır. Bu olumsuz duygunun beynimize yerleşmesinde tarihi ve sosyal olayların etkisinin olduğu muhakkaktır.Ancak karamsarlığın iyimserliğe dönüşmesi için bir sürü neden var, bunları niye görmezden geliyoruz ? Kendi çapımda yapmış olduğum araştırmaya göre, Türk ve Dünya üniversitelerinde görev yapan 100’den fazla Şuhutlu bilim insanı (araştırma görevlisinden profesöre kadar) var.Bunlar, Şuhutlu ilk akademisyen olan Prof.Dr.İlhan Özer’in açtığı yolda insanlığa ve bilime hizmet etmek için hiç durmadan yürümeye devam ediyorlar.Bu örnek şahsiyetler Şuhutlulara gurur verirken genç kuşaklara da “rol model” olmayı başarıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinde kesintisiz 11 yıl bakanlık yapan Prof.Dr.Veysel Eroğlu, aynı zamanda dünyanın en iyi 5 su uzmanından birisidir.Prof.Dr.Ömer Akın ülkemizin önde gelen matematikçilerinden olup dünyaca tanınmaktadır.Merhum Prof.Dr.Mehmet Evrim (Telaşe) Türkiye’nin en kıymetli veterinerlerinden biridir. Prof.Dr. Hamit Okur çocuk cerrahisi dalında, Prof.Dr. Uğur Selek onkoloji alanında en tanınmış isimlerin başında gelmektedir. Prof.Dr. Enver Bozkurt ” Devletler Hukuku” alanında tam bir otorite olup yazdığı kitaplar üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmaktadır. Son yıllarda en önemli dış politika hamlemiz olan Libya ekonomik münhasır deniz suları gibi konularda devletimizin tezini yazanların başında gelmektedir. Prof.Dr.Güler Aras uluslararası ekonomi çevrelerinin en çok itibar ettiği ve görüşlerini dinlediği uzmanlardandır. Prof.Dr. Sinan Şen (Balçıkhisarlı) Almanya’nın en genç yaşta Profesör (Diş Hekimliği alanında) olma ünvanını elde etmiş bir bilim insanıdır. Geliştirdiği teknikler sayesinde diş hekimliği alanında çığır açmayı başarmıştır.Prof.Dr. Koray Karasu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi dalında öğretim üyesi olup “kaymakamların” hocasıdır.Yazdığı kitaplar üniversitelerde kaynak kitap olarak okutulmaktadır. Prof.Dr. Hasan Kaynar ” göğüs hastalıkları”, Prof.Dr. Eşref Kızılkaya ” radyoloji”, Prof.Dr.Serap Güneş Bilgili ” cilt hastalıkları” alanında isim yapmış Şuhutlu akademisyenlerdir. Prof.Dr. Eyüp Sarıtaş, sadece ülkemizin değil dünyanın sayılı Sinoloji (Çin Dili ve Kültürü) uzmanlarından olup uluslararası camiada görüşlerine itibar edilen akademisyenlerin başında gelmektedir.Prof.Dr.Tahir Kahraman “tıp”, Prof.Dr.Hasan Koç “biyoloji” alanında söz sahibi bilim insanları.Çalışkan, üretken ve itibar edilen akademisyenler. Prof.Dr.Abdurrahman Çetin, İlâhiyat alanında yaptığı çalışmalarla ismini duyurmuş, binlerce öğrenci yetiştirmiş değerli bir akademisyendir. Özellikle “Kur’an-ı Kerim Tarihi” adlı eseri, sahasında kaynaklık eden bir kitaptır. Listemizi sayfalar boyu uzatabiliriz. Bugün üniversitelerde görev yapan hemşehrilerimizin bir kısmını yazabildik.Bununla birlikte ticaret, sanayi, eğitim, sağlık, bürokrasi, basın, siyaset, hukuk,edebiyat, sinema, müzik gibi alanlarda başarılı olmuş, emek harcayan, ülkeye ve insanlığa faydalı olmaya çalışan yüzlerce, binlerce Şuhutlu var.”Bozkır” yeşeriyor, fidanlar boy atmaya devam ediyor.”Biz de yaparız, biz de varız” demenin tam zamanı…