Şuhut Anayurt Gazetesi

Bayramda Memleket İzlenimlerim

Bayramda Memleket İzlenimlerim
879 views
09 Nisan 2025 - 21:10

Değerli insanlarımız geçtiğimiz hafta Şuhut ANAYURT gazetemizin 28.yayın hayatının yıl dönümünü değerli Zafer Özaşkın kardeşimizin Şuhut/Afyonkarahisar’ daki matbaa ve ofisinde ziyaretle tebrik ederek, kutladık..
Dile kolay koskoca 28 yıl yayın hayatında haberler, fikirler, söyleşiler, şiirler, köşe yazıları, belgeseller gibi neşriyat yapmak, bölgesel ve ulusal ölçekte büyük başarıdır, özveridir, alınteridir en önemlisi de “BASIN MİLLETİN MÜŞTEREK SESİDİR !.” şiarıyla basın ve meslek ilkeleriyle yoluna azimle devam etmektedir. Demokrasilerde 4. kuvvetin “BASIN” olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Demokrasiyi benimsemenin, yaşatabilmenin ve özgürce sürdürmenin ancak ve ancak hepimizin sesi Basın sayesinde mümkün olacağının farkında olarak toplumca sahip çıkmalıyız. Önemle üzerine basa basa vurgulamamız gerekirse; özgür basın bizlerin sesi, gözü ve kulağıdır. Nasıl bir insan görmez, konuşmaz ve duyamazsa; milletlerde, basın ve yayın olmadan özgür yaşayamaz, köle olmaya mahkumdur.
Türk Milleti de asırlardır köle olmayı şiddetle reddettiğini tarihin tanıklığından haberdarız ve çok iyi biliyoruz. Türklüğün binlerce yıllık yeryüzündeki varlığı esaretin esamesinin tarih sayfalarında okunmadığını, asla olmadığını söylemektedir.
Asil Türk Milleti binlerce yıllık geçmişinde köleliği, esareti ve kula kulluk etmeyi asla ve asla kabul etmemiştir. Bu gerçek, Ata yurdumuz taa Orta Asya’dan Orhun Kitabeleri yazıtlarında vurgulanmış ve milş şairimiz Mehmet Akif’in istiklâl marşımızın dizelerinde “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım !.. Yırtarım dağları, sığmam enginlere taşarım !.” şeklinde haykırarak dile getirmiştir..
Ne eğitimci ve yazar olarak gönülden katkıda bulunmaya çalıştığım ve hepimizin benimsediği Şuhut- Anayurt Gazetesi nezdinde bütün objektif ve bağımsız basının anlam ve öneminin bilincinde olmamız ve ulus olarak yaşayabilmemiz için hayati öneme sahip olduğunu çok iyi bilmemiz gerekiyor. İşte bizde bu duygu ve düşüncelerle ANAYURT gazetemizi yerinde ziyaret ve tebrik ederek basın hayatında 28. yılını kutladık ve moral- motivasyon ile nice güzel yıllar dileklerimizle, umut dolu temennilerde bulunduk.
Gazetemizin 28. kuruluş yıl dönümünü tebrik ziyaretinden sonra ” Basının; milletin gözü, kulağı, sesi olması” gereği memlekette bir dizi bayram ve dost ziyaretlerinde bulunarak; dost meclislerinde sohbetler ettik. Bayramlaştığımız ve görüştüğümüz dost ve tanıdıklarımızdan ” bir dokun, bin ah işit !..” misali bir çok görüş, feryat ve düşünceleriyle notlar aldık..
Gazetemizde yayınlanan yazılardan ve içeriğinden, yazarlarımızdan ziyadesiyle memnun olduklarını ifade ettiler. Gazetenin yayın politikasından, memleketin sesini dile -getirmesinden, cesaretinden övgülerini esirgemediler, sağolsunlar.. Neden memnun olduklarını sorduğum dostlarımız; gazetenin yayın yelpazesinin genişliği ve her kesime hitap edebilirliğini söyleyerek, memnuniyet duygularını yansıttılar..
Bayram tatili vesilesiyle ziyaretlerimizde bir çok dilek, yakınma ve temennileri dinleyerek heybemizi doldurup, İstanbul’a yüklü döndük. Sohbetlerde çoğunlukla eş, dost ve akrabalarımız “memlekete lâyıkıyla ve yeterince sahip çıkılmadığından” yakındılar. Aile ve memleket sayesinde bireysel ikbâllerini, kazançlarını elde edip, başka yörelere yerleşen ve göçen vefâsızlar sebebiyle memleketin nüfus gücünün azaldığını, hakettiğimiz ekonomik büyümenin ve refâhın elde edilemediğini yöresel gelişmenin gerilediğini sitemkâr bir şekilde yakındılar. Çevredeki diğer yerleşimlerle rekabet için ” bir olalım, iri olalım, diri olalım” temennileriyle düşüncelerini üzüntüyle paylaştılar. Gerçektende insanlarımıza bu konuda hak vermemiz ve yerinde özeleştiri okarak kabul etme…
Ziyaretlerimizde bir başka yakınma konusu da milletçe “toplum değerlerimize” yeterince sahip çıkamadığımızı ve önemsemediğimizi dile geldi, yakınmalar toplumsal sağduyumuzun sesi olarak mill kimliğimizi yitirme çığlığı olarak gönüllerimizde üzüntüye ve endişeye yol açıyor. Değerlerimizin aşınmasının kimliğimizi ve kişiliğimizi yok etmeden gereken ihtimamı göstermemiz, mili menfaatimiz için elzemdir…
Görüşmelerde bulunduğumuz insanlarımız, yeni nesil diplomalı, diplomasız gençliğimizin heba olup, gittiğinden dert yandılar. Ekonomik sıkıntıların gençlerde, ailelerde ve toplumda huzursuzluğa sebep olarak yaşamlara ve insan ilişkilerine olumsuz yansımaları dost meclislerinde çok konuşulan toplumsal yara olarak karşımıza çıktı.
Gerçekten de Türkiye’mizin geleceği olan gençlerimize sahip çıkmamız, onları maddi ve manevi olarak desteklememiz, teşvik etmemiz ve topluma kazandırmamız: ülkemizin ekonomik, kültürel ve sosyal olarak ” Milli Kurtuluşumuzun” reçetesi olarak hep birlikte teyakkuza geçmemiz önem arz etmektedir. Çünkü, bugünlerimizin ve geleceğimizin teminatı “Gençlerimizdir”. Gelişme ve kalkınma olarak devlet ve milletçe gençliğimizi eğitim ve bilimle…
Bir başka değinmek istediğimiz çok önemli konumuzda; bilim, sanat, fen ve teknik okullarının gençliğimizin hststa hazırlanmasında ve yetiştirilmesinde, hem kendilerini hem de aile ve toplumumuzun gelişmesi, ilerlemesi ve kalkınmasında rolü çook öbemlidir. İlçemizde de nitelikli Fen ve Bilim liseler eksikliğini, yoksunluğunu ve artık olması gerektiğini gençlerimizin ve akil insanlarımızın talepleri olarak dinledik.Bu istek ve talep her geçen gün büyüyerek artıyor. Gazetemiz yazarı ve İstanbul temsilcisi sevgili Tarık Özaşkın kardeşim bu talepleri gazetemizde ve kamuoyunda defalarca dile getirmesine rağmen; devlet ve özel sektör, etkili ve yetkililerimiz, STK’lar ne yazık ki harekete geçmekte imtina ederek, bizlerde hayal kırıklığı ve üzüntü yaratıyorlar. İnşallah ümidimiz başka baharlara kalmaz…
Bayramda en büyük tesellimiz insanlarımızın birbirlerine kavuşması, hasret gidermesi, acı ve tatlılıkları paylaşması, ziyaretlerle coşkuyu ve mutlulukların memnuniyetlerin artmasına vesile oldu.
Bir bayram tatilini daha acı ve tatlı anılarla eş, dost, akrabalar ve tanıdıklarla yaşayarak geride bıraktık ve İstanbul’a döndük.. Tabii ki izlenim, talep ve gözlemlerimizi sadece bir yazıya sığdırmak hak verirsiniz ki mümkün değil.. Konu ve zamanı geldiğinde düşüncelerimizi, bakış açılarımızı, sorunlara çözümlerimizi hep birlikte paylaşarak çoğaltacağız. Kamuoyu olarak hep beraber güzel hayaller, ikbâller peşinde koşarak aydınlık yarınlarımız için çaba gösterip, didineceğiz.. Hedeflerimize ulaşmak için milletçe yorulmak, durmak, dinlenmek yok.. Herşeyin çok güzel olması için, hep beraber omuz omuza mücadele azmiyle geleceğimizi inşa edeceğiz. Nice, güzel, sağlıklı, mutlu ve hoş sohbetli hakedebilceğimiz tatiller ve bayramlara kavuşmak dileğiyle. Güzel ülkemizin, güzel insanlarına selâm olsun…
BAŞÖĞRETMEN GÖZÜYLE
Yılmaz Aydın

 

KARLI KAYIN ORMANINDA

Karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin.
Efkârlıyım, efkârlıyım,
elini ver, nerde elin?

Ayışığı renginde kar,
keçe çizmelerim ağır.
İçimde çalınan ıslık
beni nereye çağırır?

Memleket mi, yıldızlar mı,
gençliğim mi daha uzak?
Kayınların arasında
bir pencere, sarı, sıcak.

Ben ordan geçerken biri :
“Amca, dese, gir içeri.”
Girip yerden selâmlasam
hane içindekileri.

Eski takvim hesabıyle
bu sabah başladı bahar.
Geri geldi Memed’ime
yolladığım oyuncaklar.

Kurulmamış zembereği
küskün duruyor kamyonet,
yüzdüremedi leğende
beyaz kotrasını Memet.

Kar tertemiz, kar kabarık,
yürüyorum yumuşacık.
Dün gece on bir buçukta
ölmüş Berut, tanışırdık.

Bende boz bir halısı var
bir de kitabı, imzalı.
Elden ele geçer kitap,
daha yüz yıl yaşar halı.

Yedi tepeli şehrimde
bıraktım gonca gülümü.
Ne ölümden korkmak ayıp,
ne de düşünmek ölümü.

En acayip gücümüzdür,
kahramanlıktır yaşamak :
Öleceğimizi bilip
öleceğimizi mutlak.

Memleket mi, daha uzak,
gençliğim mi, yıldızlar mı?
Bayramoğlu, Bayramoğlu,
ölümden öte köy var mı?

Geceleyin, karlı kayın
ormanında yürüyorum.
Karanlıkta etrafımı
gündüz gibi görüyorum.

Şimdi şurdan saptım mıydı,
şose, tirenyolu, ova.
Yirmi beş kilometreden
pırıl pırıldır Moskova…

Nazım HİKMET
14 Mart 1956, Moskova, Peredelkino