Şuhut Anayurt Gazetesi

BÜYÜK TAARRUZ’UN 100. YILDÖNÜMÜNDE NE YAPMALIYIZ ?

BÜYÜK TAARRUZ’UN 100.  YILDÖNÜMÜNDE NE YAPMALIYIZ ?
498 views
17 Mart 2022 - 11:34

Rahmetli dedelerimin her ikisi de ” İstiklâl Savaşı Gazisi” idi. Annemin babası Kara Hüseyin dedemi ( Hüseyin Özdemir ) hiç hatırlamam, ben henüz küçük bir çocukken vefat etmişti. Babamın babası Ustahasanoğlu Mevlüt dedem ( Mevlüt Satılmış ) ömrünün son 20 yılını bizim evimizde geçirmişti. Onun ihtiyarlık, bizim ise çocukluk dönemimizdi ve en büyük zevkimiz onun savaş hatıralarını dinlemekti. Mutad olduğu üzere her cümlesine ” ben seferberlikte iken…” diye başlayan dedem savaş yıllarında yaşadıklarını kimi zaman gözyaşları içinde anlatırdı. Kocatepe, Dumlupınar, Mahmarı, Balmahmut, Ezine, Salihli, Gülcemal Vapuru gibi isimleri ilk ondan duymuştuk.Dedem bu dünyadan göçeli 38 yıl oldu.Yıllar yılları kovaladı ve rahmetli dedelerimin sade bir nefer olarak görev aldığı BÜYÜK TAARRUZ’un üzerinden tam bir asır geçti. Ne müthiş bir taarruz ki, yüzyıl sonra da taptaze, muhteşem ve benzersiz. Tarih sahnesinden silinmek üzere olan milletin “yeniden dirilişini” mujdeleyen taarruz, Türk’ün dehâsını, inancını ve kahramanlığını anlatan büyük bir destandır.Büyük Taarruz’un ve Başkomutanlık Meydan Zaferi’nin Türk Milletinin mukadderatında ne kadar önemli rol oynadığını ve hain planları alt üst ettiğini hepimiz biliyoruz. Tarihi öneme sahip Taarruzda Şuhut’un varlığına ilişkin kısımlarıın/safhaların ortaya çıkarılması ve kabul ettirilmesi hiç de kolay olmadı. Genel geçer görüşe göre; Şuhut, Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının Akşehir’den Kocatepe’ye giderken yol güzergahı üzerinde ” bir sigara içimi” dinlendikleri tesadüfi bir yerdir. Allah’tan Hacı Veli Konağı geçen yıllar içinde ayakta kalabilmiş.Konak, deyip geçmeyin, o güzel ev, Şuhut’un Kurtuluş Savaşı’ndaki yerini ve önemini belgeleyen en büyük tapudur !Oysa yapılan araştırmalara göre, Şuhut halkı Atatürk’ün kasabaya geliş gününü esas alarak 25 Ağustos 1923 tarihinde çeşitli etkinlikler yapmaya ve Büyük Zafer’i kutlamaya başlamıştı. Kendiliğinden gelişen (de facto) bu durum, bir yıl sonra “Başkumandan Zaferi ” adıyla Afyonkarahisar’da resmiyete dönüşmüş, 1926 yılında ise ülke genelinde “Zafer Bayramı” adıyla milli bir kimliğe kavuşturulmuştur.1926 tarihinden sonraki uygulamaya gelince; resmi program 25 Ağustos günü Şuhut ve Çakırözü’nde başladıktan sonra 26 Ağustosta Kocatepe’de, 27 Ağustosta Afyonkarahisar’da devam ederek nihayet 30 Ağustosta Dumlupınar’da son buluyordu.Yani kutlamaların başlangıç noktası Şuhut, bitişi ise Dumlupınar olarak belirlenmişti.Bu uygulama 1940’lı yıllara kadar devam ettikten sonra, Şuhut birden bire yok farzedilerek tören programından çıkarılmış ve bütün etkinlikler Afyonkarahisar şehir merkezine kaydırılmıştır.1928-1940 yılları arasında yayınlanmış olan başta Taşpınar Dergisi olmak üzere bütün Afyonkarahisar gazetelerini taradığımda o dönem kutlamaların Şuhut’tan başlatıldığıni bizzat gördüm.Buna dair tespitlerimi “Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut” kitabımda da dile getirdim. Şuhutluların başından itibaren Milli Mücadele’ye destek verdiğini, Kuva-yı Milliye çeteleri kurarak milli direnişe dahil olduğunu ve safını belirlediğini biliyoruz.Sakarya Zaferi’nden sonra başlatılan hazırlık döneminde Şuhutluların “Tekalif-i Milliye” uygulamasına gönülden ve bedelini geri almamak üzere katıldığını, Büyük Taarruz öncesi kasabaya gizlice gelen binlerce Türk askerine baktığını da biliyoruz.Yalvaç’a, Bolvadin’e, Akşehir’e kadar uzanan ve etkisi altına alan isyanlara Şuhut’tan katılım olmadığını da iyi biliyoruz.Özetle şunu ifade edelim; Şuhutumuzun sicili son derece temiz, berrak ve lekesizdir.İhanetin, korkaklığın zerresini bulamazsınız.Cumhuriyetten önce de, Cumhuriyetten sonra da.Türkiye’de acaba mevcut iki ilkokuluna “Zaferyolu” ve “Kurtuluş” adını veren başka bir yer var mıdır?Atatürk’ün ölümünden sonraki süreçte Büyük Taarruz ve Zafer Bayramı kutlama törenlerinde Şuhut’un devre dışı bırakılması hatta adının bile geçmemesi ; tarihi gerçekliğe ters düşen bir durumdur.12 Eylül askeri darbesinden sonra devletin resmi politikasının merkezine güçlü bir şekilde Atatürk Milliyetçiliğinin konulması, Atatürk’ün doğumunun 100.yılı nedeniyle yapılan faaliyetler ve saha çalışmaları nedeniyle , unutulan pek çok yer gibi, Şuhut da tekrar gündeme gelmeye başladı.Takip eden yıllardaki duyarlı kamu yöneticilerinin, belediye başkanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının gayretleri ile Şuhut, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki statüsünü geri almayı başardı.Bu noktada adını zikretmemiz gereken isim, dönemin Afyonkarahisar Valisi Muzaffer Dilek’tir.İlginç bir tesadüf, Vali beyin babası Büyük Taarruz sırasında Şuhut’ta bulunmuş ve İsmet Paşa’nın maiyetinde görev yapmış bir askerdir.Muzaffer Dilek’in başta Hacı Veli Konağı’nın restorasyonu ve Zaferyolu yürüyüşü olmak üzere büyük hizmetleri vardır.2000’li yıllarda devlet, Şuhut’un varlığını kabul ederek Zafer Haftası kutlamalarını ilçemizden başlatma kararı aldı.Şuhut’un Kurtuluş Savaşi’ndaki yeri ve öneminin anlaşılması, bir yandan ilçemizin tanıtımına ciddi şekilde katkı sağlarken diğer yandan da yöremize olan ilgiyi artırmakta.Atatürk Evi’ne yılda 40 bini aşkın ziyaretçinin geldiğini, turizm firmalarının Şuhut’u da içine alan turlar düzenlediğini, basında, ekranlarda, sosyal medyada ilçemizin adının sıkça geçtiğini sevinerek takip ediyoruz.Son olarak Şuhut Belediyesi’nin yaptırdığı “Şehit ve Gaziler Hatıra Merkezi”, son 150 yıllık zaman diliminde yaşanmış savaşların Şuhut’a yansımalarını ortaya koyarak ” toplumsal hafızayı/milli bilinci” canlı tutma noktasında önemli bir görevi yerine getirmektedir.Buna ilâve olarak belediyemizin hatıra para bastırma çalışması da övgüye değerdir.Anladığım kadarıyla Büyük Taarruz’un 100.Yıldönümü etkinliklerinde Şuhut Belediyesi’ni en ön safta göreceğiz.Bu ve buna benzer gelişmelerin/çalışmaların artarak devam etmesi için ayağımıza gelen fırsatların en iyi şekilde değerlendirilmesi şarttır.Büyük Taarruz’un 100. Yıldönümü, bunlardan biri belki de en büyüğüdür.Tek endişem, kutlamaların pandemi/ekonomik kriz /savaş gibi olumsuzlukların gölgesinde kalması ve bunu fırsat bilen “yasakçı” zihniyetin devreye girerek durumdan vazife çıkarmasıdır.Son bir kaç yıldır pandemi bahanesiyle milli bayramlar ve törenler iptal edildiği için bu çekincemi/endişemi dile getirmek boynumun borcudur.Kimse kusura bakmasın. Mart ayını yarıladık, Ağustosa dört buçuk ay kaldı yani fazla zamanımız yok.İstanbul’da, Ankara’da ve diğer kentlerde hummalı bir şekilde hazırlıklar yapıldığını okuyoruz. Şuhut’ta neler yapılabilir, bu fırsat nasıl değerlendirilebilir?
1- Kaymakamlığın ve Belediyenin eşgüdümünde geniş çaplı bir toplantı yapılarak öneriler alınabilir.Resmi kurumların yanısıra partiler, dernekler, akademisyenler, araştırmacılar, bu işe gönül vermiş insanlar bir araya gelerek kafalarındaki projeleri, önerileri dile getirebilirler.Ortak akılla bir yol haritası oluşturulur.
2-Milli Eğitim Müdürlüğü ilk ve orta dereceli okullarda şiir, hikâye ve bilgi yarışması düzenleyebilir.
3-Yine okullarda Milli Mücadele’yi, Büyük Taarruz’u anlatmak üzere yazarlar ve bilim adamları davet edilebilir.Şuhut Belediyesi’nin böyle bir girişimi olduğunu ve Türkiye çapında tanınan çok ünlü bir ismi davet ettiğini duydum.
4- Yıllardır yazıyorum, yine yazacağım; 23-24-25 Ağustosu kapsayan bir festival düzenlemenin zamanı çoktan geldi.Belki “festival” kelimesi ağır kaçabilir, biz buna “PANAYIR” diyelim.Üç gün boyunca Şuhut çarşısında tıpkı bayram alışverişi gibi, sebze, meyve, giysi, hediyelik eşya, yöresel ürün (et, sucuk, haşhaş ezmesi, bükme, katmer, ekmek, süt ürünleri vb) satılacak.Bu panayırın esnafımızı bir nebze rahatlatacağına inanıyorum.
5- Şuhut Kaymakamlıği tarafından ilçenin çeşitli yerlerinde sergiler açılabilir.
6- Konser, mehter gösterisi, atletizm yarışması, futbol turnuvası gibi etkinlikler düzenlenebilir, doğa yürüyüşleri yapılabilir.Şuhut, mekansal anlamda büyük bir potansiyele sahip. Eskiden bir misafirimiz gelse utanırdık, yemek yedirecek yerimiz, yatıracak otelimiz yoktu. Hadi evimizde ağırladık, nereyi gezdireceğiz ? Hisar ve ilçe parkından başka bir yerimiz yoktu.Şimdi gezilecek yerlerimiz çoğaldı, otelimiz, lokantalarımız var.Bu nedenle Şuhut’a binlerce misafir gelebilir, bunu ağırlayacak gücümüz var.Başta da ifade ettiğim gibi resmi kurumların yanı sıra proje üreten, aklı başında, yazan, araştıran, deneyim sahibi insanları bir araya getirip öneri toplayarak işe başlamak gerekiyor.Özellikle ülkemizi ve dünyayı iyi takip eden insanlara ihtiyacımız var.Aylar, günler su gibi akıp gidiyor.O halde kolları sıvayıp ” haydi Bismillah …” demenin tam zamanı.