Şuhut Anayurt Gazetemizin değerli okurlarına uzun bir aradan sonra yeniden sevgi ve muhabbetlerimi ve aynı zamanda da özürlerimi ileterek başlamak istiyorum. Bu sayfalarda en son göründüğümden beri üç aydan fazla bir süre geride kalmış, ki ben sanki son yazımı geçen hafta yazmışım gibi hissediyorum. Her hafta Zafer veya Tarık Ağabeylerim (bazen de ikisi birden) gazete elime ulaştığında hem yeni bir sayıyı okumanın ve Şuhut’umuzda olup biteni öğrenmenin heyecanını hem de o sayıda yer alamıyor oluşumun üzüntü ve biraz da mahcubiyetini yaşıyordum. Elbette gönül isterdi ki bu değerli gazetenin her sayısında elimiz ve dilimiz döndüğünce sizlerle naçizane bir şeyler paylaşalım ama zaman denilen şeyin şakası yok işte; o olağan akışıyla ilerlerken bizler de kendi dünya telaşemizle yuvarlanıp gidiyoruz. Her neyse, zaten bu yazının konusu da bu kişisel dünya telaşeleri olmayacak elbette.
Yaklaşık bir yıl önce bu satırlarda çıktığımız yolculuğun sebebi olan, o ilk yazımda da belirttiğim gibi bu özel yılın içinde en önemli günlere gelmiş çatmış bulunuyoruz. Bundan 100 yıl önce Türk milletinin makus talihini değiştirecek Büyük Taarruz harekatının aylarca süren hazırlıklarının tamamlandığı ve birliklerin plan uyarınca harekete geçtiği günlerin içindeyiz. Sormak isterim: 100 yıl önce birlikler harekete hazırdı, peki 100 yıl sonra biz 100. Yılın anlamını layığınca idrak etmeye hazır mıyız?
İlk yazımdan bugüne 100. Yıl için hem ilimiz hem de ilçemizdeki hazırlıkları, biraz da artık bu konuda bir fikir ortaya koymuş, kamuoyuyla bir şeyler paylaşmış olmanın sorumluluğuna sahip olarak takip etmeye gayret gösterdim. Zaman zaman geç kalınıyor dedim, zaman zaman o son yazımın başlığı gibi “güzel şeyler de oluyor” diyerek gelişmeleri aktarmaya çalıştım. Elbette bu noktada yalnız olmadığımı, aynı heyecanı ve hatta kat be kat fazlasını duyan pek çok yurtsever hemşerim ve gönüldaşım olduğunu biliyordum. Herkes bu önemli ve özel yılın en iyi şekilde idrak edilmesine, 100 yıl önce verilen kahramanca mücadeleye yaraşır anma ve kutlama etkinliklerinin olmasına elinden geldiğince destek oluyor ve olmaya da devam edecektir; buna da eminim. Ne var ki Eskişehir’de ikamet eden bir Şuhutlu olarak son yazımdan bu yana sonuncusu Kurban Bayramı’nda olmak üzere 3 kez Şuhut’a geldim ama henüz 100. Yılla ilgili bir hazırlığa rast gelmedim. Temennim ben bu satırları yazarken bazı somut adımların atılmaya başlanmış olmasıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta bizzat bahsettiği üzere 24 Ağustos 1922 günü karargahını naklettiği Şuhut’umuzun bugünü ŞEREF GÜNÜ ilan etmesine yönelik ilk yazımda bahsettiğim ve büyük de taraftar toplayan naçizane önerimi -biraz da üzülerek- yinelemek zorunda kalacağım. Aslında bunun için 100. Yıl beklenmemeliydi zira o gün Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve karargahını Şuhut’a uğurlayan Akşehirliler yıllardır bugünü Onur Günü olarak yad ediyorken Şuhut’un bunu Akşehir’den de önce hayata geçirmezi lazımdı ama artık geçmişe bir sünger çekip önümüze bakmamız gerekiyor. Evet, eğer ki bu satırları okuyorsa Sayın Valimiz Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Sayın Kaymakamımız Lokman Düzgün ve Sayın Belediye Başkanımız Recep Bozkurt’tan 24 Ağustos’un ŞUHUT ŞEREF GÜNÜ ilan edilmesi için gerekli talimatları artık bir an önce vermelerini bekliyoruz. Elbette ki devletimizin her kademesindeki her biri birbirinden değerli insanların ülkemiz, ilimiz ve ilçemiz canla başla çalıştığını bilmekteyiz. Bu nedenle de umudumuzun ve beklentimizin yüksek olduğunu kendilerinin bilmesini isteriz. Beklentimiz yalnızca merkezi ve yerel yönetimlerden değil elbette. Başta Şuhut Vakfı olmak üzere Şuhutlu vakıf ve derneklerden, siyasi partilerden, ilçemizin önde gelen hatırı sayılır, sözü dinlenir isimlerinden de bir an önce harekete geçmelerini bekliyoruz. Hem Şuhut Şeref Günü ilan edilmesi, hem de 100. Yılda Şuhut’umuza yaraşır diğer etkinlikler konusunda…
Peki bu yazıyı okuyan, bugünlerde ekonomi olmak üzere türlü zorluklara göğüs germek durumunda kalan sade vatandaşlar, yani sizler, bizler… Hazır mıyız? O günlerde evlerimize, iş yerlerimize, arabalarımıza asacağınız bayraklar hazır mı? Hiç çıkarıp baktık mı, yoktu veya eskidiyse yenisini temin ettik mi? Acaba Büyük Taarruz’un 100. Yılını kutlayacağımız günlerde nerede, hangi etkinliklere katılacağız, bunları planladık mı? Yine o günlerde başka hangi etkinlikler yapılsa hoşumuza gider ve
katılmak isterdik, bunları düşündük mü? Veya uzaklardaki bir yakınımızı, arkadaşımızı arayıp içimiz gururla dolarak ilimiz ve ilçemizdeki törenlere davet ettik mi?
Hiçbir şey için geç değil henüz ama vakit hızla daralıyor. Çuvaldızı başkalarına batırmadan hemen iğneyi kendimize hafifçe dokunduralım ve yine kendimize soralım: Şuhut ve Şuhutlular olarak bizim için şeref dolu günleri layığınca yaşamaya hazır mıyız?
24 Ağustos’tan itibaren Şuhut’ta gurur ve umut dolu günlerde görüşmek üzere…