Doğal afetler, dünya yaratıldığından beri yaşanan, sadece insanı hayatını değil bütün canlı ve cansız varlıkları etkileyen, yıkıcı ve sarsıcı olaylardırDoğal afetler insanların kontrolü ve iradesi dışında gerçekleşir. Kendine özgü sistematiği ve işleyişi vardır. Ansızın başlar ve kısa sürede büyük yıkıma yol açar.Can ve mal kaybına neden olan, yeryüzünün belli bir noktasında değişimlere yol açan doğal afetler şunlardır : DEPREM, HEYELAN, YANARDAĞ PATLAMASI, ÇIĞ, SEL, TSUNAMİ, SU TAŞKINI, KURAKLIK, YANGIN.
K. Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki büyük deprem, gözleri tekrar “Doğal Afet” kavramına çevirdi. Halen enkaz altından yaralıların çıkarıldığı deprem, bugüne kadar karşılaştığımız en büyük depremlerin başında geliyor. Ölü sayısı her geçen gün artıyor, yaralı kurtarılanların sayısı yüz binlere ulaşmış durumda. Pek çok köy, mahalle ve ilçe haritadan silindi.
Türkiye, başta deprem olmak üzere bir çok doğal afetin sıkça yaşandığı bir ülke. Geçmişe dönüp baktığımızda Şuhut’ta irili ufaklı sayısız doğal afetin meydana geldiğini, bunların ilçemizde can ve mal kaybına neden olduğunu, sosyal hayatı derinden etkilediğini görüyoruz.
ŞUHUT’TA MEVCUT OLAN FAY HATLARI VE YAŞANAN DEPREMLER :
AFAD raporlarına göre, Şuhut, 1.Derece Deprem Kuşağında yer alıyor. Şuhut ve çevresinde aktif (diri) yani deprem üretme gücü olan bir çok fay hattı bulunuyor. Yakın geçmişte yaşanan Dinar, Sultandağı – Çay depremlerini şiddetli biçimde hisseden Şuhut, tarih boyunca bir çok yıkıcı depreme maruz kaldı. Çeşitli bilim adamlarının tespitlerine göre, ilçemizde mevcut olan ve her an depreme yol açabilecek fay hatları şunlar :
YARIŞLI FAYI – ÇOBANKAYA FAYI – GÜNEYTEPE FAYI – ARIZLI FAYI (Karaadilli ile Koçbeyi arasında uzanan 15 km. uzunluğundaki fay hattı) – AĞZIKARA FAYI – KAYRAKDAĞI FAYI (Çobankaya – Köpek İnleri arasında 10 km. uzunluğundaki fay hattı) – KALİ FAYI (3 Şubat 2002 tarihinde meydana gelen Çay Depremini üretti) – KARAADİLLİ FAYI (Kocatepe ile Karaadilli arasında uzanan diri fay hattı) –
Şuhut ve Çevresinde Milattan Önce Meydana Gelen Depremler : Genelde bu depremlerin merkezi Dinar (Apameia) olarak gösterilse de Synnada’ya gelen Strabon, Çiçeron gibi gezgin ve devlet adamlarına göre bu depremler Şuhut’u da etkilemiştir. Synnada, M. Ö 336, M. Ö. 818 depremlerinden zarar görmüştür. Şuhut ve civarı, M. S 54 ve 94 depremlerinden ciddi anlamda etkilenmiştir.Frigya, Roma – Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde çevremizde büyük depremler meydana gelmiştir.
Bölgemizdeki sıcak suların (Afyon, Bolvadin, Sandıklı’daki kaplıca suları) eski çağlarda meydana gelen depremler nedeniyle yeryüzüne çıktığı görüşü yaygındır.Depremler, (sismoloji) yani deprem bilimi geliştikçe kayıt altına alınmaya başlanmıştır.
1766 ya da 1767 yılında meydana gelen Şuhut Depreminin şiddeti 7 ila 8 arasında gösterilmektedir. Ancak bu depremin Şuhut’ta ne kadar can ve mal kaybına neden olduğu bilinmemektedir.
1795 tarihinde Afyonkarahisar ve Şuhut ovasında oluşan depreme ilişkin bir bilgiye sahip değiliz. 16 Ekim ve 3 Kasım 1862 tarihli Şuhut Depreminin şiddeti 6 buçuk olarak kaydedilmiştir.Bu depremin artçı sarsıntıları 1863 yılının ortalarına kadar devam etmiştir. Öyle ki, bazı artçı şoklar, bağımsız bir deprem olarak değerlendirilerek tarihe “1863 Şuhut Depremi” olarak geçmiştir.1862 Şuhut Depremi, 300 km. uzaklığa kadar olan coğrafya boyunca hissedilmiştir.
Fransa Dijon Fen Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. M. Alexis Perrey, bu depreme ilişkin çeşitli gözlemlerde bulunmuştur.Perrey’e göre, “Şuhut’ta 3 Kasım 1862 gecesi saat 02.00 den sabaha kadar meydana gelen 9 sarsıntı, ilk depremden daha kuvvetliydi. Şuhut Kasabas’nda (Afyonkarahisar’a 5 ya da 6 saat mesafede) ilk sarsıntı sabaha karşı hissedildi. Yakın çevrede bulunan çok kişi kendi çabası ile kurtulmaya çalıştı. Şuhut Kasabası’nda 350 bina çöktü. İlk sarsıntının ardından gelen artçı şoklardan sonra ayakta kalmayı başarabilmiş binalar ise orta veya ağır derecede hasar almış durumdadır. Depremden bir süre sonra insanlar kazma ve küreklerle yıkılan evlerden eşyalarını kurtarabilmek ve enkazı kaldırabilmek için geri dönmüşlerdi. Ancak bu sırada öncekinden daha güçlü bir sarsıntı oldu ve Şuhut Kasabasını bir moloz yığınına çevirerek yerle bir etti. Olaydan beş gün sonra 142 ceset tespit edildi. Bu sayının 240 ila 280’i bulabileceği tahmin ediliyor
“16 Ekim ve 3 Kasım 1862 tarihlerinde meydana gelen Şuhut Depremlerinde yüzlerce insan hayatını kaybetti. Evler yerle bir oldu. Kubbeli Cami, Büyük Cami, Altıgöz Köprüsü ve bir çok işyeri ağır hasar gördü. Büyük Cami tamirden geçirildikten sonra güney-batı cephesine “Zelzele – 1279″ yazan bir taş konuldu. Büyük Caminin hasar görmüş olan minare ve cami kısmının tamiratında antik Synnada döneminden kalma sütun, süsleme ve kaideler kullanıldı.
1992 yılında öğrencisinin getirdiği el yazması bir hatıratı inceleyen Tarih Öğretmeni Muttalip Tepedelenli, yaptığı araştırmayı makale haline getirip Şuhut Ekin Dergisinin 1.sayısında yayınladı. (” Şuhut’ta Bulunan Bir Hatırat Üzerine “, Şuhut Ekin, sayı :1, sayfa :16, Temmuz – Ağustos 1994)Hatıratta yer alan bir not şu şekildedir :” Bin ikiyüz yetmiş dokuz senesinde mah-ı Cemaziyel’-ahirin gurresinde Zelzele olmuştur. Dört mah (ay) sürmüştür. Üçyüz adamlar telef olmuştur. Gaflet olunmaya
“Burada işaret edilen deprem hicri 1279, miladi 1862 Şuhut Depremdir. Artçı şokların dört ay sürdüğü anlaşılmaktadır.
Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde (BOA) bulunan bir belgeye göre, “Deprem meydana gelen Şuhut’a, yıkılan yerleri tamir etmesi için amele (işçi)gönderildiği, bu davranışın takdire şayan olduğu” vurgulanmaktadır. (BOA, Kutu :289, Gömlek :4)(3.12.1862 miladi)
1862 yılının Ekim ve Kasım aylarında meydana gelen iki deprem, alüvyonlar üzerinde kurulu olan Şuhut’ta büyük yıkıma neden olmuş, toprakta açılan yarııklardan su fışkırmıştır. Depremin merkez üssü olan Şuhut ve köylerinde toplam 800 kişi hayatını kaybetmiştir.
1866 yılında Şuhut’ta bir deprem daha olmuştur. “Şuhut’ta şiddetli bir Zelzele olmuştur”. (BOA, Kutu :358, Gömlek: 100)Ancak bu depreme ilişkin bir bilgiye ulaşamadık.
20.Yüzyıla geldiğimizde, Afyonkarahisar’da meydana gelen 1910, 1914 (Bolvadin) , 1916, 1925 (Dinar),1934, 1995 (Dinar), 2000 ve 2002 (Sultandağı – Çay) depremlerinde Şuhut ve çevresi sallanmış, kimi evlerde hasar oluşmuş ancak can kaybı yaşanmamıştır.
MTA tarafından yapılan araştırmalara göre, Akşehir – Simav Fay Sistemi içerisinde yer alan Afyonkarahisar’da, maksimum büyüklükleri 6.18 ila 6.86 arasında değişen deprem üretme potansiyeline sahip 31 adet aktif fay hattı başlıyor.
ŞUHUT’TA YAŞANAN SEL BASKINLARI VE TAŞKINLAR :
Şuhut’ta gerek dağlardaki kaynaklardan doğan, gerekse kar ve yağmur sularından beslenen irili ufaklı pek çok dere ve akarsu bulunmaktadır. Bunlardan Akyuva. Arap, Dadak, Çakırözü dereleri ilçemizin batısından, Başören, Aydın, Senir, Ortapınar, Tekke, Kavaklı dereleri ise güneyden yani Kumalar Dağı eteklerinden gelerek KALİ Çayını oluştururlar. Bunlara ilaveten Balçıkhisar ve İlyaslı dereleri Atlıhisar Köyü civarında Kali Çayına karışırlar. Apzıkara Deresi ise Kali Çayına karışmayıp “yarma” denilen denilen doğal kanallarla Şuhut ovasının sulanmasında kullanılır. Bu derelerin tamamında baraj ve göletler yapılmıştır.
Dadak Köyü’nde 13.01.1998 ve 26.10.1998 tarihlerinde sel baskını yaşandı.
AFAD ve DSİ verilerine göre Şuhut’ta yaşanan sel felaketleri şu şekildedir :
7.6.1957 tarihinde Kali Çayı ve yan derelerde yaşanan büyük taşkın.
23 Haziran 1962 tarihinde Şuhut ve köylerinde aralıksız 22 saat yağmur yağması sonucu ikisi İnli Köyü’nde olmak üzere dört kişi hayatını kaybetti. Altıgöz Köprüsü büyük hasar gördü. Şuhut’un çevreyle irtibatı kesildi. Binlerce dönüm arazi, yüzlerce ev, yollar, işyerleri sular altında kaldı.
12.03.1968 tarihinde Kali Çayı ve yan derelerde yaşanan büyük taşkın.
29.08.1975 tarihinde Kali Çayı ve yan derelerde yaşanan büyük taşkın.
02.08.1976 tarihinde Bademli Köyü’nde yaşanan sel felaketi.
22.02.1977 tarihinde Şuhut’ta yaşanan sel felaketi.
28.05.1983 tarihinde Şuhut’ta yaşanan sel felaketi.
05. 10.1990 tarihinde Şuhut’ta yaşanan sel baskını.
05.12.1996 tarihinde Şuhut’un Dadak, Koçyatağı, Bademli, Uzunpınar, Karacaören, Balçıkhisar, Çobankaya ve İlyaslı köylerinde meydana gelen sel felaketi sonucu büyük hasar oluştu. Dadak Köyü’nde sele kapılan iki kişi hayatını kaybetti.
Dadak Köyü’nde 13.01.1998 ve 26.10.1998 tarihlerinde sel baskını yaşandı.
ŞUHUT’TA YAŞANAN HEYELAN VE KAYA DÜŞMESİ OLAYLARI :
1984 yılında İlyaslı Köyü’nde heyelan olayı yaşandı. Zarar gören 39 aile Seydi Köyü’nde inşa edilen afet konutlarına yerleştirildi.1991 yılında Koçyatağı Köyünde heyelan meydana geldi. 15 aile etkilendi. Bunlardan 13 tanesi feragat etti.1992 yılında Başören Köyü’nde heyelan yaşandı. 9 kişi etkilendi. Başören 2009 yılında Afete Maruz Bölge (AMB) ilan edildi.
KAYITLARA GEÇEN HORTUM OLAYI :
03 06.2003 tarihinde Şuhut Efeköy’de çıkan hortum sonucu 13 ev ve besihanenin çatısı uçtu.
ŞUHUT’TA KURAK GEÇEN YILLAR
Yeterli yağışın olmadığı yıllarda Şuhut’ta kuraklık yaşanmış, bunun sonucu olarak da kıtlık olmuştur.
Yukarıda bahsi geçen hatıratta Şuhut’ta yaşanan kuraklığa ve kıtlığa ilişkin bir not yer almaktadır:”Bin ikiyüz doksan bir senesinde kahitlik (aşırı kuraklık) olup bir ölçek zahire kırk nüfusa çıkup buldu medifi malum olduğu beyan olur”
Anlaşılacağı üzere, hicri 1291 miladi 1874 yılında Şuhut’ta büyük bir kuraklık yaşanmış, bunun sonucu açlık ve kıtlık nedeniyle bir ölçek zahire kırk nüfusa bölüştürülmüştür.
Kayıtlara göre Şuhut’ta kuraklık, kıtlık yaşanan yıllar şunlardır : 1851 – 1864- 1874- 1929- 1962.Kuraklık yıllarında insanlar kadar hayvanlar da büyük açlık çekmiş, sahipleri bakamadıkları için binlerce küçük ve büyük baş hayvanı kesmek zorunda kalmıştır.
ŞUHUT’TA ÇEKİRGE İSTİLASI :
19. ve 20.Yüzyılda bölgemizde yoğun şekilde çekirge istilası yaşanmıştır. Verdikleri zararlar dolayısıyla uzun süreli kıtlıklara, değişik hastalıklara hatta göçlere neden olan ve Osmanlı Devletinin iktisadi yapısına büyük zarar veren felaketlerden biri de çekirgelerden gelmiştir.
Öyle ki Şuhut’ta çekirgeye türkü bile yakılmıştır.24 Mayıs 1852 tarihli Karahisar-ı Sahip Sancak Meclis mazbatasına göre, Şuhut’ ve diğer bir kaç kaza, nahiye ve 25 köyde ÇEKİRGE felaketi yaşanmaktadır.
Yine kayıtlara göre Şuhut ve çevresinde 1840 yılından 1864 yılına kadar çekirge istilası görülmüş, alınan önlemler sayesinde 1865 yılında felakete son verilmiştir. 1880 yılında yeniden görülse de kısa zamanda önüne geçilerek bastırılmıştır. 1910 yılında tekrar görülmeye başlanan çekirge sürüleri, aralıklarla 2.Dünya Savaşına kadar varlıklarını sürdürmüştür.
Çekirge afeti Şuhut halkını o kadar zor durumda bırakmıştır ki, çekilen sıkıntıları anlatmak için türkü yakılmıştır. Uzun boylu, güçlü ve cesur olmasından dolayı, asıl adı Dudu olduğu halde, halkımızın kocasının adını taktığı İbiş Nine’nin yaktığı Çekirge türküsü, Osman Attila tarafından derlenmiştir.Rahmetli Osman Attila’ya türküyü aktaran ise Ahmet Köksal’dır. 1929 – 1930 yıllarında meydana gelen çekirge istilasını konu eden türkü şöyledir :
Çekirgenin teşiri
Arpa buğdey deşiri
Tel çekelim devlete
Kimden alcek öşürü?
Çekirgenin zararı
Yere düşse gararı
Varın söylen Beytullaha
Neye verecek gararı?
Senir’in kayaları
İçinde mayaları
Gelin gidem çekirgeye
Başımızda ağaları
Enterimi al ettim
Yennerini dar ettim
Bu devletin gününde
Döşşeğimi don ettim
Teşiri :Teşhir
Buğdey :Buğday
Deşiri :Toplar
Beytullah: O zamanın Şuhut Kumandanı Beytullah Çavuş.
Senir :Senir Köyü
ŞUHUT’TA ÇIKAN BÜYÜK YANGIN :
Geniş anlamı ile insanlara zarar veren olaylara “Doğal Afet” denir. Başka bir ifadeyle can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır Orman, ev, işyeri, fabrika yangınları da bir diğer doğal afettir.Doğal afetlerin oluşmasında doğrudan olmasa da dolaylı olarak insani faktörler etki etmektedir.
Şuhut’ta 24 Temmuz 1917 tarihinde tüccar Mazhar oğlu Mehmet’in manifatura ve bakkaliye dükkanında çıkan yangın, rüzgarın da etkisiyle hızla yayılarak çarşı içinde 40 kadar dükkan, kahvehane, han, telgrafhane ve Büyük Caminin hücrelerinin yanmasına neden olur.Yangın söndürüldükten sonra yapılan inceleme sonunda yangının kasden değil kaza ile çıktığı, bir kasıt olmadığı belirlenmiştir.DH, EUM, 6.Şb.,52/1
ŞUHUT’TA SALGIN HASTALIKLAR
Şuhut’ta Osmanlı Devleti zamanında ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde çeşitli salgın hastalıklar yaşanmıştır. Arşiv kayıtlarına göre 19.Yüzyıldan itibaren tifüs, tifo, çiçek, sıtma, verem, kuduz gibi hastalıkların görüldüğü Şuhut’ta bu hastalıklar nedeniyle bir çok insan hayatını kaybetmiştir. Özellikle savaş dönemlerinde bu hastalıkların arttığı görülmüştür.
Kayıtlara geçen bir belgeye göre 2.Dünya Savaşı sırasında Şuhut’ta 2 tifus vakasına rastlanmıştır. Afyon Sıhhat Müdürlüğü 1943 yılı Haziran ayında tifüs vakası görülen Şuhut’a hastaların giysilerinin dezenfekte edilebilmesi için seyyar etüv arabası yollamıştır. Sıtma başta olmak üzere bir çok hastalıığın yayılmasını sağladığı için Şuhut’taki bataklık ve sazlık yerler devlet tarafından kurutulmuştur.
Doç. Dr. Metin Kopar “Türkiye’de Sağlık Sistemi ve Salgın Hastalıklarla Mücadele (1920-1938)” isimli çalışmasında Kurtuluş Savaşı sırasında muhtelif çarpışmalarda şehit olanların dışında Şuhutlu 27 askerin de çeşitli hastalıklar yüzünden hastahanelerde vefat ettiğini kaydetmektedir. Kopar’a göre Kurtuluş Savaşı boyunca (1919-1922) cephelerdeki şehit sayımız 10 bin civarında olmakla birlikte toplam asker kaybımız 32 bine yakındır. Bu kayıpların en önemli nedeni askerlerimizin yakalandığı hastalıklardır. Doç. Dr. Metin Kopar bu tezini, 1924 yılında yayınlanan “İstiklal Harbi Sıhhat Raporu (1920 – 1923)” isimli resmi çalışmaya dayandırmaktadır.