Gazetecilik, insanlığın yeni mesleklerinden biri sayılır. Tarih ve edebiyatın geçmişi çok eskilere dayanır. Edebiyatın başlangıcında “şiir” vardır. Tarihçilik ise padişahların, sultanların, kralların yanında bulunan “vakanüvislerin” yazdığı “zafername ve gazavatnameler” ile seyyahların gözlemlerini dile getirdiği “seyahatnamelerle” ortaya çıkmıştır, diyebiliriz. Heniz yazının bulunmadığı dönemlerde şifahi yani sözlü edebiyat hüküm sürmekteydi. Destanlar, efsaneler, ağıtlar, türküler ve manilerle beslenen edebiyatımız, batıdan gelme edebi türlerle yeni bir çehreye büründü.
Edebiyat ve tarihin “arka bahçesinde” yetişen gazetecilik, başlangıç itibariyle insanlarda var olan “merak” duygusunu tatmin etmek için doğmuş olmalı. Ama sonradan baş döndüren bir hızla gelişip serpilen ve başlı başına bir güç merkezine dönüşen gazetecilik mesleği, tıpkı sinema gibi, modern zamanların en önemli sektörlerinden biri haline geldi
.Dünyada ilk gazete 1605 yılında Fransa’nın Strasburg şehrinde ancak Almanca olarak yayınlandı. Aradan 200 küsur yıl geçtikten sonra, 1831 yılında devlet tarafından yayınlanan ve bu nedenle “resmi gazete” kimliği taşıyan “Takvim-i Vekayi”, ilk Türk gazetesi olarak okuyucularla buluştu. İlk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval” ise, 1860 yılında Agah Efendi ve Şinasi tarafından yayınlandı.
Şuhut’ta yayınlanan ilk gazete, Halis Başol’un 1950’lerde çıkardığı “ŞUHUT” Gazetesi. Çok aramama rağmen bu gazetenin bir sayısını bulmak bile mümkün olmadı. 1963 yılına gelindiğinde, Şuhut’ta peşpeşe iki gazetenin yayınlandığını görüyoruz. İlki, Afyonlu dava vekili Mehmet Tokman, tüccar Remzi Aras ve Av. Mustafa Akalın’ın birlikte çıkardığı “COP” Gazetesi olurken, diğeri de tüccar Kerim Eroğlu’nun yayınladığı “ŞUHUT SESİ” Gazetesidir.Bu iki gazetenin ardından 1966 yılında Av. Refik Başyılmaz öğretmen Ahmet Güven ve Ömer Çınar’ın beraber çıkardıkları “ŞUHUT BOZKURT’UN SESİ” Gazetesi ile ilçemizde aynı anda üç tane haftalık gazete yayınlanmaya başladı. Bundan 60 yıl önce, beş – altı bin nüfuslu küçük bir ilçe merkezi olan Şuhut’ta, birbirinden farklı, kaliteli ve etkin üç gazetenin çıkıyor oluşu, o yıllarda toplumun gazeteye, kültüre, okumaya olan ilgisini gösteren önemli bir ölçüdür.1963 yılında yayınlanmış “Cop” ve “Şuhut Sesi” Gazetelerinin ilk sayılarını baz aldığımızda, Şuhut’ta gazeteciliğin tam olarak 60 yıllık bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkıyor. Bu süre içinde yukarıda adı geçen gazetelerin dışında bir çok gazete yayınlandı.
Ne yazık ki şu an okumakta olduğunuz “ŞUHUT ANAYURT” Gazetesi dışında, yayın hayatına devam eden ikinci bir gazetemiz yok.60 yılın muhasebesini yapmak gerekirse, bu zaman dilimi içinde gerçek anlamda “gazeteci” kimliği ile temayüz etmiş, gerek Afyon, gerekse ulusal basında Şuhut’un adını duyurmuş ve kabul ettirmiş iki isim karşımıza çıkıyor :
HACI VELİ GÜRSOY ve ÖMER FARUK AKTİN.
Tabii bu iki ismin dışında başka isimler de zikredilebilir. Onlar adına haksızlık etmiş olmayalım ama 60 yıllık sürecin öne çıkardığı bu iki isim, 1970’li yıllardan itibaren Şuhut’un adını bütün Türkiye’ye duyurarak ilçemizin tanınması ve bilinmesi noktasında büyük hizmetlerde bulunmuştur.Yakından tanıma fırsatı bulduğum bu iki ismin gazetecilik anlayışları birbirinden farklı olmakla birlikte, gerek rahmetli Hacı Veli Gürsoy’un, gerekse Ömer Faruk Aktin’in “Şuhut sevgisi” asla tartışılmaz.Hacı Veli Gürsoy’u bir başka yazımıza bırakarak bu sayıda sevgili Ömer Faruk Aktin abimizi anlatmak istiyorum.
Nedense bizde insanlar öldükten sonra hayırla yad edilir. Oysa memleketimize ve ülkemize faydalı olmuş insanların henüz hayatta iken anılması, bunlara vefa gösterilmesi, bu kişilere hizmetlerinden dolayı teşekkür edilmesi daha doğru ve daha anlamlı bir davranış olur.Ömer Faruk Aktin, uzun yıllar Afyon Türkeli ve Kocatepe, Tercüman ve Hürriyet Gazeteleriyle,TRT, Akajans (Akdeniz Haber Ajansı) ve Hürriyet Haber Ajansı’nın Şuhut temsilciliğini yapmıştır. Bir yandan memuriyet hayatını sürdürmüş, diğer yandan da genç yaşlardan itibaren gönül verdiği gazetecilik mesleğine devam etmiştir. Özellikle 1970’li yılların ortalarından 1990’lara kadar, deyim yerindeyse “fırtına gibi esmiştir”. İnternetin, dijital gazeteciliğin ve sosyal medyanın olmadığı yıllarda, elinde fotoğraf makinasi ile haberden habere koşan Ömer Faruk abimiz, ilçemizi ve halkımızı zor duruma düşürecek hiç bir habere imza atmsmıştır.Onun habercilik anlayışı: devlet ve millet yararına, yetimin, yoksulun hakkını koruyan, ilçemizi olumlu-pozitif şekilde tanıtmayı amaç edinmiş bir çizgidedir. Şuhut’un adına en küçük bir leke gelmemesi için azami gayret gösteren, haberi yaparken “kılı kırk yaran” Ömer Faruk abimiz, “yanlışa yanlış” diyebilen ve tavır almasını bilen ender gazetecilerdendir.
Eskiden ismini duysam da 1982 yılından beri şahsen kendisini tanıma imkanı bulmuş biri olarak söyleyebilirim ki, bugüne kadar yalan yanlış bir habere, tekzip yiyen bir yazıya imza attığını görmedim. Lise öğrencisi iken rahmetli Dr. Aygen’in Türkeli Gazetesi’nde muhabirlik yaptığım yıllarda kendisini daha yakından tanıma fırsatı buldum. Afyon basın camiasında sevilen, saygı duyulan ve yaptığı haberlere güvenilen biri olduğunu bizzat gördüm. Afyon’da “gazetecilik” denince ilk akla gelen isim, hiç şüphesiz rahmetli Fatih Gümüş’tür. Fatih abi kimseye eyvallahı olmayan, korkusuz ve cesur bir gazeteciydi.Okul çıkışı, Bedesten’deki dükkanına, ağzından kuru bir “nasılsın?” kelimesi duymak ve ısmarlarsa, bir bardak çay içmek için – çekine çekine- uğradığımda, mutlaka Ömer Faruk abimize selam gönderirdi. Rahmetlinin selam verdiği ya da selam yolladığı insan sayısı o kadar azdı ki, bundan dolayı Ömer Faruk abimize farklı bakar, saygı duyardım.
Ömer Faruk Aktin, bir zamanlar Şuhut’ta önemli bir geçim kaynağı olan “yumurta üreticiliğine”, yaptığı haberle katkı sağlamış bir gazetecidir. 1990’lı yılların haber arşivlerine bakacak olursanız, o yıllarda ülkemizde yumurta baş fiyatını belirleyen merkezlerin “Başmakçı, Çorum ve Şuhut” olduğunu, her bültende ve haberde bu üç yerin adının geçtiğini farkedersiniz. Bu haberlerin Şuhut ayağını Ömer Faruk Aktin hazırlamıştır. Haber sayesinde yumurta alımı yapan büyük tüccarlar Şuhut piyasasına yönelmiş ve üreticiler daha fazla para kazanmıştır. Aynı şekilde o yıllarda Şuhut’taki et kesim ve et fiyatlarını günlük, haftalık olarak haberleştiren ve ilçemizdeki tüccarların daha çok kazanmasını sağlayan kişilerden biri de Ömer Faruk Aktin’dir.
Başta da ifade ettiğimiz gibi, Ömer Faruk Aktin, Şuhut’ta nadir olarak yaşanan olumsuz olayları kamuoyuna aksettirirken dikkatli bir dil kullanmayı tercih eder. Yıkıcı değil yapıcı olmaya çalışır. Seviyeli eleştiri yapar. Bireysel şikayetlerden ve sıkıntılardan ziyade halkın genelini ilgilendiren konulara temas eder. Sorumluluk sahibi bir insanın yapması gerekeni yapar. Siyasete asla bulaşmaz. Siyasetçilerle polemiğe girmez.Halka ve olaylara siyaset, partizanlık gözüyle bakmaz. Çiftçi, rençber, hayvancılık yapan, üretici konumundaki insanlaın sorunlarını dile getirmekten mutluluk duyar.
Yıllar boyu rahmetli Hacı Veli Gürsoy’a da, Ömer Faruk Aktin abimize de ” Şuhut’ta neden köklü bir gazetemiz ve matbaamız yok? Bunu biz niye kurmuyoruz?” diye çok şeyler söyledim. Çünkü Şuhut’ta gazeteciliğin iki temel direği onlardı. Hacı Veli abimiz, maddi durumu iyi olmasına rağmen sağlık sorunları nedeniyle böyle bir işe girmekten uzak durdu. Sandıklı’da, Bolvadin’ de, Dinar’da olduğu gibi, hareketli bir basın ortamı oluşturamanının üzüntüsünü yaşadım.
Allah nasip etti 1997 yılında yani 26 sene önce matbaamızı kurduk, ŞUHUT ANAYURT’u çıkarmaya başladık. Şuhut’un önemli bir açığını ve eksiğini kapatmayı başardık. Hedeflerimize tam olarak ulaştık, diyemeyiz. Ama imkanlar ölçüsünde ve sorumlu gazetecilik anlayışı içinde Şuhut’a, Şuhut kültürüne, tarihine hizmet etmeye çalışıyoruz.Gazetemizi dikkatli takip eden okurlarımız, “3.sayfa” haberlerine yani cinayet, kavga, hırsızlık vs. olaylara yer vermediğimizi görecektir. İçimizde bulunan az sayıdaki çürük elmanın yaptığı yanlışların bütün Şuhut’a mal edilmesine asla razı olmayız.
Bu husus, Ömer Faruk Aktin abimizden öğrendiğimiz bir gazetecilik kuralıdır. İkincisi ise “kalemini kır fakat satma. Gazeteyi Şuhut’un daha iyi, daha güzel olması için kullan””Ahde vefa imandandır” diyerek meslekteki büyüklerimizi, ustalarımızı anmak ve hayırla yad etmek gerekir. Son yıllarda bu özelliğimizi kaybetmeye başladık. Genç kuşakların eskileri tanıması, onların hayatından dersler çıkarması ve yeri geldiğinde anması: gazetecilik mesleğini daha da güçlendirir. Geçmişle günümüz arasındaki bağ ne kadar sağlam olursa, geleceğe dair umutlarımız artacaktır.
Afyon ve Şuhut basınına damgasını vurmuş. bu satırların yazarı dahil, bir çok insana gazetecilik mesleğini sevdirmiş ve inceliklerini öğretmiş sevgili abimiz Ömer Faruk Aktin’e, ilçemize yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür eder, sağlık ve huzur dolu bir ömür dilerim.